Onu kısalttırmalıyım.
- I must have it shortened.
Mini etekler daha kısa olamaz gibi göründüğü zaman, onların yukarıdan kısaltılabileceklerini öğrendiler.
- When it seemed miniskirts couldn't be any shorter, they found out they could be shortened from above.
Ben dikiş dikmeyi sevmiyorum ama bu pantolonu kısaltmak zorundayım.
- I don't like to sew, but I shall have to shorten these trousers.
Konuşmalarımı kısalttım.
- I shortened my speeches.
Bu kabloyu nasıl kısaltabilirsin?
- How can you shorten this cable?