Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Mağazada yeni bir uzun balık oltası var.
- There’s a new long fishing rod in the shop.
Yakınlarda bir çiçek mağazası var.
- There is a flower shop near by.
Alışveriş etmek için şehir merkezine gidiyoruz.
- We're going downtown to go shopping.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Dün alışveriş yapmaya gitmedi, değil mi?
- She didn't go shopping yesterday, did she?
Nerede biraz alışveriş yapabilirim?
- Where can I do some shopping?
Annem işten eve gelirken günlük alışverişini yapar.
- My mother does her usual shopping on her way home from work.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Bir banka ve okul arasında dükkanı bulacaksın.
- You'll find the shop between a bank and a school.
Okula yakın bir kahvehane vardı.
- There used to be a coffee shop near the school.
Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.
- I bought it at a thrift shop.
Tom kontrol ettirmek için arabasını tamirhaneye getirdi.
- Tom brought his car to the repair shop to have it checked.
Tamirhaneye gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
Tamir atölyesine gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
Sen telefon ettiğinde ben sadece alışverişe çıkmak üzereydim.
- I was just about to go out shopping when you telephoned.
Acele etme. Alışveriş yapmak için bütün öğleden sonramız var.
- Take your time. We have all afternoon to shop.
Tom Mary ile birlikte alışveriş yapmaktan nefret ediyor.
- Tom hates shopping with Mary.
I went shopping ; he’s shopping for clothes.