Şahin keskin gözlere sahiptir.
- The falcon has keen eyes.
Çocukların keskin bir işitme duyusu var.
- The kid has a keen sense of hearing.
Tom sörf yapmaya düşkündür.
- Tom is keen on surfing.
O, müziğe çok düşkün gibi görünüyordu.
- He seemed to be very keen on music.
Onlarla gitmeye çok istekli misin?
- Are you very keen about going with them?
Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu.
- Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.
Can we this quote? That my keen knife see not the wound it makes. -Shak.