Tasarı oybirliğiyle geçti.
- The bill passed unanimously.
Hepimiz oybirliğiyle kabul ettik.
- We all agreed unanimously.
Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.
- They were unanimous that the war should be brought to a halt.
We were unanimous: the President had to go.