Tom is leaving on a trip on Friday.
- Tom cuma günü bir seyahata çıkıyor.
He set out on a trip.
- O bir seyahata çıktı.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
May I pay with a travelers' check?
- Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?
Tom and Mary spent a year traveling around the world.
- Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.
I want to spend some time traveling.
- Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
He likes travelling abroad by air.
- O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
It seems you enjoy travelling the world.
- Dünyayı seyahat etmekten hoşlanıyor gibi görünüyorsun.
I want to travel with you.
- Seninle seyahat etmek istiyorum.
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
- O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
Reading a book can be compared to making a journey.
- Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
Traveling abroad is now more popular.
- Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.
Poor health prohibited him from traveling.
- Sağlığının az olması onu seyahatten alıkoydu.
He went on a voyage to America.
- O, Amerika'ya seyahate gitti.
Where is the closet travel agent?
- En yakın seyahat acentası nerede?
The travel agent suggested that we take some traveler's checks with us.
- Seyahat acentası yanımıza bazı seyahat çekleri almamızı önerdi.
Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
It's very unlikely that Tom will ever want to travel alone.
- Tom'un tek başına seyahat etmek istemesi çok zayıf bir olasılıktır.