seyahat edilebilir

listen to the pronunciation of seyahat edilebilir
Türkçe - İngilizce
travellable
{s} able to be journeyed upon
seyahat et
voyage
seyahat et
{f} travel

I want to travel with you. - Seninle seyahat etmek istiyorum.

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

seyahat et
{f} traveling

He's accustomed to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

She is used to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

seyahat et
{f} traveled

Tom and Mary traveled around Japan. - Tom ve Mary Japonya etrafında seyahat etti.

Roger traveled from town to town in the west. - Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.

seyahat et
{f} travelled

Tom and Mary travelled together around the world for three years. - Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.

We travelled all over the country. - Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.

seyahat et
{f} journey
seyahat et
{f} wayfare
seyahat et
{f} travelling

My father is used to travelling. - Babam seyahat etmeye alışkın.

She went travelling with her friend. - O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.

seyahat et
{f} wayfaring
seyahat et
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

seyahat et
peregrinate
seyahat edilebilir