She watched the birds intently and joyfully.
- Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
Good boys go gladly to school.
- İyi çocuklar okula sevinçle giderler.
Tears of joy rained down their cheeks.
- Sevinç gözyaşları onların yanaklarından aktı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
I could not but cheer when my friend was handed the trophy.
- Arkadaşıma kupa verildiği zaman sevinçle bağırmaktan başka bir şey yapamadım.
Tom cried out with delight.
- Tom sevinçle haykırdı.
Elizabeth was delighted.
- Elizabeth sevinçliydi.
Maria's eyes lightened with pleasure.
- Mary'nin gözleri sevinçle parlıyordu.
Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
I'm a member of the glee club.
- Ben sevinç kulübün bir üyesiyim.
I'm absolutely elated.
- Kesinlikle sevinçliyim.
I was extremely elated.
- Ben son derece sevinçliydim.