Omzumda şiddetli bir ağrı hissettim.
- I felt a severe pain on the shoulder.
Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.
- Tom has a severe headache.
Sert hava insanları korkutur.
- Severe weather frightens people.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
Ağır eleştiriye maruz kaldı.
- He was subjected to severe criticism.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Her halükarda, ağır biçimde cezalandırılmak zorunda kalacak.
- In any case, she'll have to be severely punished.
Yakında yağmur yağmazsa, ciddi kuraklık problemleri olabilir.
- Unless it rains in Ethiopia soon, there could be severe drought problems.
Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
- The spell of drought did severe damage to the harvest.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
... someone last year's severe cuts to priorities like education ...
... plagued by war, not just for several years, but for decades. And that has left severe ...