Bu yıl şiddetli bir kış var.
- We have a severe winter this year.
Omzumda şiddetli bir ağrı hissettim.
- I felt a severe pain on the shoulder.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.
- He severely criticized the mayor.
Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
Tom ağır cezalandırılmalı.
- Tom must be severely punished.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Her halükarda, ağır biçimde cezalandırılmak zorunda kalacak.
- In any case, she'll have to be severely punished.
Benim burada ciddi bir ağrım var.
- I have a severe pain here.
Ciddi gıda ve yakıt sıkıntısı vardı.
- There were severe shortages of food and fuel.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
... someone last year's severe cuts to priorities like education ...
... plagued by war, not just for several years, but for decades. And that has left severe ...