Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü.
- Tom considered the problem settled.
Yerleştiğin zaman beni ara.
- Call me when you get settled in.
O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
O yerleşmek ve çocuk sahibi olmak istiyor.
- She wants to settle down and have children.
O, Arkhangelsk'te onunla yerleşmek istiyordu.
- She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
Bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- What do you think is the best way to settle this conflict?
Bunu çözmek için tek yol var.
- There's only one way to settle this.
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
- The Indians gave the settlers food.
Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
- Tom is ready to settle down and start a family.
And from the bottom upon the ground, even to the lower settle, shall be two cubits, and the breadth one cubit. --Ezek. xliii.
... that tax cut to the middle class. Settled? OBAMA: No, it's not settled. ...
... during the month of october the caterpillar settled and they're still ...