servet

listen to the pronunciation of servet
Türkçe - İngilizce
fortune

He lost a fortune in the stock market. - O, borsada bir servet kaybetti.

My father left me a large fortune. - Babam bana büyük bir servet bıraktı.

wealth

For all his wealth, he is not very happy. - Bütün servetine karşın, o çok mutlu değildir.

I dream of a society whose wealth is distributed fairly. - Servetin adil bir biçimde dağıldığı bir toplum hayal ediyorum.

(Ticaret) article
(Ticaret) possession

He lost all his possessions. - O, bütün servetini kaybetti.

I'm going to give all my possessions away. - Bütün servetimi bağışlayacağım.

asset
(Ticaret) richness
caste
money

Mary went on a shopping spree after coming into some money. - Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.

worth

What's in this box could be worth a fortune. - Bu kutuda bir servete değebilen nedir?

How much is Tom's estate worth? - Tom'un servet değeri ne kadar?

(isim) Wealty, riches, fortune
property

All the property will go to his daughter. - Tüm servet onun kızına gidecek.

Tom claimed that the enormous property was at his disposal. - Tom muazzam servetin, onun emrinde olduğunu iddia etti.

substance
riches

He lost all his riches. - Bütün servetini kaybetti.

Despite his riches, he's not contented. - Servetine rağmen, memnun değil.

treasure

This ball is that boy's treasure. - Bu top o çocuğun servetidir.

affluence
wealth, riches, fortune, possessions, assets
pile
abundance

How to distribute abundance is a great problem. - Serveti nasıl dağıtacağın büyük bir sorundur.

gold
effects
means
possessions

He lost all his possessions. - O, bütün servetini kaybetti.

I'm going to give all my possessions away. - Bütün servetimi bağışlayacağım.

assets
wealth, riches
havings
shekels
lucre
pelf
opulence
fortune of
exchequer
shekel
rich

He lost all his riches. - Bütün servetini kaybetti.

The three richest people in the world control more wealth than the poorest 48 nations. - Dünyadaki en zengin üç kişi, 48 en fakir ulustan daha çok serveti kontrol ediyor.

servet etkisi
(Ticaret) wealth effect
servet içinde yüzmek
wallow in wealth
servet tutkusu
avarice
servet artışı
increase of wealth
servet avcısı
fortune hunter
servet beyannamesi
(Ticaret) wealth declaration
servet bütçe kısıtı
(Ticaret) wealth budgel constraint
servet edinmek
acquire wealth
servet edinmek
make a fortune
servet edinmekle ilgili
chrematistic
servet göstergesi
wealth token
servet kaybetmek
lose one's wealth
servet kaynağı
(Ticaret) source of wealth
servet kazanmak
acquire wealth
servet kıymetleri
(Ticaret) property assets
servet olmayan
non-wealth
servet politikası
capital-property policy
servet sahipleri
(Ticaret) wealth holders
servet tanrısı
mammon
servet teşhiri
exhibiting of wealth-property
servet transfer vergisi
(Ticaret) wealth transfer tax
servet ve konfor
lap of luxury
servet vergileri
(Ticaret) wealth taxes
servet vergisi
wealth tax
servet vergisi
(Kanun,Ticaret) fortune tax
servet vergisi
(Kanun) tax on wealth
servet vergisi
(Kanun,Ticaret) capital levy
servet yapmak
make one's pile
servet yapmak
make a pile of money
servet yapmak
(Ticaret) make a fortune
servet yapmak
make a pile
büyük (servet)
large
kötü yola sevkeden servet
mammon
kısa yoldan servet sahibi olmak
shake the pagoda tree
milli servet yasası
(Askeri) national property law
ulusal net servet
(Ticaret) national net worth
ulusal servet
(Ticaret) national wealth
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) f. Mal, mülk, zenginlik
Varlık, zenginlik, mal mülk
Varlık, zenginlik, mal mülk: "Servet denen şey çok defa paradan ibarettir."- F. R. Atay
neva
servet sahibi
Malı mülkü çok olan kimse, varlıklı, zengin
servet tanıllı
Uygarlık Tarihi, Devlet ve Demokrasi, Nasıl Bir Demokrasi istiyoruz, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası gibi yapıtlarıyla tanınmış yazarımız
servet