sert sert

listen to the pronunciation of sert sert
Türkçe - İngilizce
sternly
{a} in a stern manner, harshly, severely
In a stern manner
with sternness; in a severe manner; "`No,' she said sternly"; "peered severely over her glasses"
strictly, firmly, in an uncompromising manner
with sternness; in a severe manner; "`No,' she said sternly"; "peered severely over her glasses
sert
firm
sert cevap vermek
retort
sert
stiff

I walked till my legs got stiff. - Bacaklarım sertleşinceye kadar yürüdüm.

My shoulders feel stiff. - Benim omuzlarım sert.

sert
rigid

He is rigid in his views. - O, görüşlerinde serttir.

The frame of the machine should be rigid. - Makinenin iskeleti sert olmalı.

sert
harsh

The prouder the individual, the harsher the punishment. - Birey ne kadar gururlu olursa, ceza o kadar sert olur.

We must adapt to today's harsh realities. - Bugünün sert gerçeklerine adapte olmalıyız.

sert
hard

The book is available in both hard and soft-cover versions. - Bu kitabın hem sert hem de yumuşak kapak sürümleri mevcuttur.

The wind blew too hard for them to play in the park. - Parkta oynayamayacakları kadar rüzgar çok sert esti.

sert
(Hukuk) severe

He severely criticized the mayor. - Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.

The look on my boss's face was severe. - Patronumun yüzündeki ifade sertti.

sert sert bakmak
scowl
sert sert bakmak
glare at
sert bakan
scowling
sert kimse
tough
sert penis
hard

I touched his hard penis. - Onun sert penisine dokundum.

sert
(İnşaat) aggressive
sert
tough

The elephant's skin is very tough. - Filin derisi çok serttir.

He acts like a tough guy. - Sert bir adam gibi davranıyor.

sert
bitter

I'm not bitter at all. - Ben hiç sert değilim.

Why are you so bitter against her? - Ona karşı niçin öyle sertsin?

sert
fierce

It is said that the Sentinelese are extremely fierce people. - Sentinel yerlilerinin oldukça sert insanlar olduğu söylenilmektedir.

I hear the competition is pretty fierce. - Yarışmanın oldukça sert olduğunu duydum.

sert bakış
scowl
sert eleştiri
flak
sert çocuk
(Argo) badass
elmas gibi sert ve parlak
adamantine
sert
wild
sert
hard-bitten
sert
grum
sert
leather

This steak is as tough as shoe leather. - Bu biftek ayakkabı derisi kadar sert.

sert
indurate
sert
biting
sert
bristly
sert
(Dilbilim) fortis
sert
get-tough
sert
nonindulgent
sert
severly
sert
ironbound
sert
short
sert
furious
sert
acerb
sert
peppery
sert
inflexible

The rule is utterly inflexible. - Kural tamamen serttir.

sert
hard-line
sert
pointed
sert
stand-up
sert
self-sufficient
sert
uncompromising
sert
hard-set
sert
duro
sert
(Argo) ruff
sert
horny
sert
incisive
sert
acrimonious

Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split. - Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.

Tom and Mary had an acrimonious divorce and custody battle for their children. - Tom ve Mary'nin çocukları için sert bir boşanma ve velayet savaşı vardı.

sert
hot-headed
sert
lenten
sert
(Konuşma Dili) hard-featured
sert
pronounced
sert
unpermissive
sert
(Dilbilim) aspirated
sert
(Jeoloji) competent
sert
hard-and-fast
sert
hardcase
sert
fiery
sert
cast-iron
sert
hard-hitting
sert
ill-natured
sert
(Argo) tuff
sert
abrupt
sert
unsparing
sert
impetuous
sert
turbulent
sert
scabrous
sert
austere
sert
driving
sert
obdurate
sert
trenchant
sert
sharp-set
sert
piercing

It was piercingly cold outside. - Dışarıda çok sert bir soğuk vardı.

sert (ifade)
strident
sert (söz)
curt
sert (söz)
strong
sert (söz)
hard
sert eleştiri yapmak
pan
sert güç
hard
sert taş
(Denizbilim,Teknik) hard stone
sert vuruş
bash
sert zar
(Pisikoloji, Ruhbilim) dura mater
kaba sert
rough rough
sağlam, sert taş
strong, hard stone
sert konuşmak
Hard Talk
sert rüzgar
strong wind
timsah derisi gibi olan sert deri
The hard skin like alligator skin
afrika'daki bir ağacın sert ve kızıl kerestesi
camwood
aşırı sert
as stiff as a ramrod
bu çok sert
It's too strong
bu çok sert
It's tough
bugün rüzgâr sert mi
Is the wind strong today
daha sert
harder

Iron is harder than gold. - Demir altından daha serttir.

The sky grew darker and darker, and the wind blew harder and harder. - Gökyüzü gittikçe karardı ve rüzgar gittikçe daha sert esti.

daha sert
shrewder
elmastan sonraki en sert mineral
corundum
enseye sert vuruş
rabbit punch
ince kıyılmış sert tütün
shag
kaba ve sert kucaklama
bear hug
kanserli sert ur
scirrhus
kösele gibi sert eller
leathery hands
kısa ve sert kıllı bir köpek
griffon
sert
hard; tough
sert
acrid
sert
get tough
sert
exact
sert
(içki) short
sert
strict

Our English teacher is both strict and kind. - İngilizce öğretmenimiz hem sert hem de naziktir.

The rules established by the company are very strict. - Şirket tarafından koyulan kurallar çok serttir.

sert
bad

I have a bad stiff neck. - Benim kötü bir sert ensem var.

sert
(şarap) round
sert
strong, potent; sharp, pungent; (something) which has a rough taste
sert
bossy

I think Tom is bossy. - Tom'un sert olduğunu düşünüyorum.

sert
harsh, unpleasant (sound)
sert
astringent
sert
forbidding
sert
cast iron
sert
(hava) brisk
sert
sharp

Don't be so sharp with the children. - Çocuklara karşı çok sert olma.

sert
caustic

That's a redundant, caustic question. - O gereksiz, sert bir soru.

His answers were caustic. - Onun cevapları sertti.

sert
exacting
sert
brutal

No one can work under such brutal conditions. - Böyle sert koşullar altında hiç kimse çalışamaz.

The uprising was brutally suppressed. - İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.

sert
crusty
sert
flinty
sert
cutting
sert
sharply drawn; hard, harsh, stark (line)
sert
violent

Tom is violent and dangerous. - Tom sert ve tehlikelidir.

Men are sometimes violent. - Erkekler bazen serttir.

sert
boisterous
sert
adamant
sert
drastic

Prices rose drastically as a result of this policy. - Bu politikanın bir sonucu olarak fiyatlar sert bir biçimde yükseldi.

The situation calls for drastic measures. - Durum sert önlemler gerektiriyor.

sert
granite
sert
harsh, severe, rough
sert
strong

Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily. - Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı.

The wind still blows strongly. - Rüzgar hâlâ sert esiyor.

sert
(fikir vb.) unshaded
sert
hard line
sert
hard, rigid; stiff, firm; severe; harsh; strict, stern, drastic; violent; cutting, biting, hurtful, scathing, sharp; gruff, stiff, surly, brusque, forbidding, unkind; abrupt, curt; (içki) strong, stiff, heady; (sigara, vb.) strong; (tat, koku) acrid, pung
sert adım sesi
clump
sert amir
martinet
sert anotlama
hard anodizing
sert ağaç
hardwood
sert bakış
basilisk look
sert bakışlı
po faced
sert bir biçimde
drastically

Tom's life changed drastically. - Tom'un hayatı sert bir biçimde değişti.

Prices rose drastically as a result of this policy. - Bu politikanın bir sonucu olarak fiyatlar sert bir biçimde yükseldi.

sert bir biçimde
strictly
sert bir biçimde
sternly
sert bir biçimde
severely

He severely criticized the mayor. - Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.

They demanded a treaty that would punish Germany severely. - Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.

sert bir dille eleştirmek
wade in
sert bir dille eleştirmek
wade into
sert bir içki
bitters
sert bir yumruk savurmak
catch smb. a swinging blow
sert bira
barley wine
sert bira
stout
sert bronz
hard bronze
sert cam
hard glass
sert cevap
retort
sert cevap
rejoinder
sert cevap
sharp answer
sert damak
anat . hard palate
sert darbe
wallop
sert davranma
punishment
sert davranmak
knock about
sert davranmak
knock around
sert davranmak
whale
sert davranmak
treat harsly
sert demir
hard iron
sert deri
hard leather
sert dil
strong language
sert disk
hard disk
sert eleştiri
diatribe
sert eleştiri
slating
sert eleştiri
pan
sert eleştiri
rap
sert eleştirmek
vitriolize
sert esen
sweeping
sert esmek
sweep
sert eğitmen
drillmaster
sert gre
(İnşaat) gritstone
sert hoca
schoolmaster
sert hoca
schoolmarm
sert hoca
schoolma'am
sert ifadeli
hard featured
sert ipek
ecru silk
sert içki
hard drink
sert içki
short drink
sert içki
liquor
sert içki
tipple
sert içki
aqua vitae
sert içkinin üzerine içilen hafif içecek
chaser
sert kabuk
(böcek vb.) test
sert kabuk
scutcheon
sert kabuklu
hard shell
sert kabuklu
scutellated
sert karinalı şişme bot
(Askeri) rigid hull inflatable boat
sert kayaya çatmak
bite on granite
sert kereste
hardwood
sert kimse
unkind person
sert konuşma
Philippic
sert konuşmak
to speak harshly
sert kurşun
hard lead
sert kuştüyü
quill
sert kıl
setal
sert kıl
setaceously
sert kıl
bristle
sert kıllı
setaceous
sert lehim
hard solder
sert lehimleme
brazing
sert lehimli
brazed
sert metal
hard metal
sert oynamak
hack
sert oyun
rough play
sert para
(Hukuk) hard currency
sert pullu
scutellated
sert rüzgâr
gale
sert sabun
hard soap
sert sigara
strong cigarette
sert su
hard water
Türkçe - Türkçe
Sert olarak, sert bir biçimde
SERT
(Osmanlı Dönemi) Aşağı getirmek
SERT
(Osmanlı Dönemi) Yutmak.SERT $ : Çiriş mâaunu
sert
Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı
sert
Gönül kırıcı, katı, ters: "... sarardı, dudakları titredi, ama adam sert bir davranışla kadehi kadının eline tutuşturdu."- H. E. Adıvar
sert
Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
sert
Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen: "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor."- T. Buğra
sert
Titizlikle uygulanan, sıkı
sert
Güçlü kuvvetli
sert
Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
sert
Güçlü kuvvetli: "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi."- M. Ş. Esendal
sert
Çizilmesi, kırılması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
sert
örümcek
sert
Hırçın, öfkeli, hiddetli: "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?"- Y. K. Karaosmanoğlu
sert
Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
sert
Gönül kırıcı, katı, ters
sert
Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan: "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı."- M. Ş. Esendal
sert
Hırçın, öfkeli, hiddetli
sert buğday
Kırma ve öğütmeye karşı daha dirençli olan yoğunluğu diğer buğdaylara göre daha yüksek bulunan ve tane kesiti camsı görünen buğday
sert damak
Damağın ön bölümü
sert doku
Gergin görünümlü esnek doku
sert su
Kireç derecesi yüksek su
sert tabaka
Toprak yüzeyine yakın bir yerde bulunan, kökler ve suyun o bölüme girişini engelleyen yoğun tabaka
sert tabaka
Göz akı
sert zar
Beyni saran zarların en dışta ve en sert olanı
sert ünsüz
Sert damakta oluşan ç, f, h, k, p, s, ş, t ünsüzleri, ötümsüz, tonsuz ünsüzler
tatlı sert
Ne çok sert, ne çok yumuşak (söz, davranış)