Lincoln agreed that all slaves should be freed.
- Lincoln bütün kölelerin serbest bırakılmasını kabul etti.
They were freed to work for themselves.
- Kendileri için çalışmak üzere serbest bırakıldılar.
The terrorists released the hostages.
- Teröristler rehineleri serbest bıraktı.
The prisoner asked to be released early.
- Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.
Sooner or later, the hostages will be set free.
- Er ya da geç, rehineler serbest bırakılacak.
The prisoners were set free.
- Mahkumlar serbest bırakıldı.
Don't release that dog.
- O köpeği serbest bırakmayın.
They released the prisoner.
- Onlar mahkûmu serbest bıraktılar.
Tom refused to let go.
- Tom serbest bırakmayı reddetti.