separated; having an intervening space; at a distance; away

listen to the pronunciation of separated; having an intervening space; at a distance; away
İngilizce - Türkçe

separated; having an intervening space; at a distance; away teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

distant
uzak

O, ona uzaktan akrabadır. - She is distantly related to him.

Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz. - We can see distant objects with a telescope.

distant
uzakta

Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın. - On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.

Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz. - We live many miles distant from each other.

distant
{s} soğuk, mesafeli (kimse)
distant
{s} uzak, ırak (yer/zaman)
distant
mesafeli belirsiz
distant
{s} mesafeli

Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli. - Tom is cold, distant and arrogant.

Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu. - This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.

distant
{s} ırak
distant
distant relative uzak akraba
distant
{s} hafif
distant
uzaktan

Bir arkadaşım Emily Dickinson ile uzaktan akraba. - A friend of mine is distantly related to Emily Dickinson.

Tom benim uzaktan bir akrabam. - Tom is a distant relative of mine.

distant
ayırılmış
distant
ilgisiz
distant
alıs
distant
belirsiz
distant
soğuk

Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli. - Tom is cold, distant and arrogant.

Mary soğuk bir şekilde pencereden dışarıya baktı. - Mary stared distantly out the window.

distant
ırak soğuk
distant
ağır
distant
soğuk bir tavırla
İngilizce - İngilizce
distant
separated; having an intervening space; at a distance; away