senior teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- kıdemli
O bana göre iki yıl kıdemli.
- She is senior to me by two years.
Kim ondan iki yıl kıdemliydi.
- Kim was two years senior to him.
- {i} üst
Bu seminer Japon firmalarından üst düzey pazarlama liderlerini hedef alacaktır.
- This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
Tom üst düzey bir yöneticidir.
- Tom is a senior executive.
- {s} yaşça büyük
- {s} son sınıfa ait
- yaşça daha büyük
- (Ticaret) emektar
Tabii, birçok emektar vatandaş emeklilikten memnundur.
- Of course, many senior citizens are happy with retirement.
- {i} büyük
- kıdemlilik
- daha yaşlı olan kişi
- son sınıfa ilişkin
- kıdemli kişi
- son sınıf öğrencisi
Lise son sınıf öğrencisi misin?
- Are you a senior high school student?
Hyogo Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim.
- I am a senior at Hyogo University.
- {i} yaşça büyük olan kimse
- {s} yaşlı
Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
- The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin.
- You must respect senior citizens.
- {s} son sınıfla ilgili
- (Askeri) KIDEMLİ ÜST: Hizmet süresi diğerlerinden fazla olan; sınıflandırmalarda esas olarak alınan tipe nazaran ileri derecede bulunan
- {i} baba
- {s} daha yaşlı
- senior citizen yaşlı kimse
- senior high school
- {i} kıdemli kimse
- yasça daha büyük adam
- i yaşça büyük kıdemli
- {i} yaşça büyük kimse
- (Askeri) üst devre
- kıdem
Biz onu iyi bir kıdemli olarak görünüyoruz.
- We look up to him as a good senior.
O, bana göre üç yıl kıdemli.
- She is senior to me by three years.
- üst düzey
Bu seminer Japon firmalarından üst düzey pazarlama liderlerini hedef alacaktır.
- This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
- She holds a senior position in the government.
- seniority
- {i} kıdem
- senior associate
- kıdemli ortak
- senior auditor
- uzman denetçi
- senior biologist
- uzman biyolog
- senior chief master sergeant
- (Askeri) kademeli kıdemli başçavuş
- senior chief petty officer
- (Askeri) astsubay başçavuş
- senior civil engineer
- (Eğitim) yüksek inşaat mühendisi
- senior consultant
- (Ticaret) uzman danışman
- senior engineer
- yüksek mühendis
- senior general
- (Askeri) kıdemli general
- senior general manager
- (Ticaret) kıdemli genel müdür
- senior grade
- yüzbaşı
- senior lieutenant commander
- (Askeri) kıdemli deniz binbaşı
- senior major
- (Askeri) kıdemli binbaşı
- senior manager
- (Ticaret) üst düzey yönetici
- senior managing director
- (Ticaret) kıdemli genel müdür
- senior master sergeant
- (Askeri) astsubay başçavuş
- senior military attaché
- (Askeri) kıdemli askeri ataşe
- senior military representitive
- (Askeri) kıdemli askeri temsilci
- senior officers course
- (Askeri) kıdemli subaylar kursu
- senior officials
- (Askeri) üst düzey görevliler
- senior programme officer
- (Ticaret) kıdemli program yöneticisi
- senior project leader
- (Askeri) kıdemli proje lideri
- senior resource board
- (Askeri) üst kaynak kurulu
- senior security
- (Ticaret) rüçhanlı hisse senetleri
- senior soldier
- (Askeri) üst devre
- senior staff
- (Ticaret) yönetim kadrosu
- senior year
- (Eğitim) son sınıf
- senior citizen
- kıdemli vatandaş
- senior citizen
- yaşlı kimse
- senior executive
- yüksek düzey idareci
- senior officer
- üst düzey subay
- senior officer
- kıdemli subay
- senior pilot
- kıdemli pilot
- senior status
- kıdemlilik
- senior vice president
- kıdemli başkan yardımcısı
- Senior Political Committee
- (Askeri) Üst Düzey Politik Komite (NATO)
- senior consultant
- Başhekim
- senior editor
- kıdemli editörü
- senior engineer
- Kıdemli mühendis
- senior fellow
- Akademik, yönetim vs. câmiada kıdemli ve tecrübeli olan arkadaş
- senior investigating officer
- kıdemli soruşturma memuru
- senior moment
- kıdemli an
- senior nurse
- yüksek hemşire
- senior project
- üst düzey proje
- senior sergeant
- (Askeri) Astsubay kıdemli çavuş
My rank is senior sergeant.
- senior staff
- Üst düzey personel
- senior tourism
- üst düzey turizm
- Senior North Atlantic Treaty Organization (NATO) Logisticians Conference
- (Askeri) NATO Üst Düzey Lojistik Sorumlular Komitesi
- Senior Readiness Oversight Council; Southern Region Operational Center, United S
- (Askeri) Üst Hazırlık Nezaret Konseyi; Güney Bölge Harekat Merkezi; Birleşik Devletler Güney Komutanlığı
- senior accountant
- (Ticaret) baş muhasebeci
- senior accountant
- (Ticaret) yetkili kamu muhasebecisi
- senior army aviator
- (Askeri) KIDEMLİ KARA ORDUSU HAVACISI: A. B. D. Kara Ordusu'na mensup bir şahsa, Kara Kuvvetleri Komutanı veya bunun yetkilendirdiği subaylar tarafından verilmiş bir havacılık sıfatı
- senior balloon pilot
- (Askeri) BALON BAŞ PİLOTU: Bu dereceyi kazanmış şahıs
- senior battle staff; support battle staff
- (Askeri) üst muharebe karargahı; destek muharebe karargahı
- senior citizen
- (isim) yaşlı
- senior citizen
- {i} yaşlı
Biletler yetişkinler için 5 dolar ve yaşlılarla çocuklar için 2 dolardır.
- Tickets are $5 for adults, and $2 for senior citizens and children.
Yaşlı birine yerini verdi.
- She gave her seat to a senior citizen.
- senior citizen
- ihtiyar ya da emekli kimse
- senior citizen discount
- yaşlılar için indirim
- senior citizens
- yaşlılar
- senior citizens
- ihtiyarlar
- senior common room
- öğretmenler odası
- senior contracting official; state coordinating officer
- (Askeri) üst sözleşme yetkilisi; durum koordinasyon subayı
- senior debt
- (Ticaret) kıdemli borç
- senior high school
- on, on bir ve on ikinci sınıfların karşılığı olan okul, lise
- senior high school
- lise
Ben bir lise öğrencisiyim.
- I'm a senior high school student.
Lise son sınıf öğrencisi misin?
- Are you a senior high school student?
- senior information resources management official
- (Askeri) kıdemli bilgi kaynakları yönetim yetkilisi
- senior intelligence officer; special information operations
- (Askeri) kıdemli istihbarat subayı; özel bilgi harekatı
- senior meteorological and oceanographic officer; strategic mobility office(r); s
- (Askeri) kıdemli meteoroloji ve oşinografi subayı; stratejik hareket subayı; askeri harekat desteği
- senior military attache
- (Askeri) KIDEMLİ ASKERİ ATAŞE: Rütbece veya Milli Savunma Bakanlığı'nca tasrih edilmiş olması dolayısıyla, diğerlerine nazaran kıdemli durumda olan askeri ataşe
- senior officer
- (Askeri) ÜSTSUBAY: Rütbece binbaşı (dahil) dan tuğgenerale (hariç) kadar subaylara verilen unvan. Bak. "company officer" ve "company grade"
- senior officer
- üst rütbeli subay
- senior officer of the intelligence community
- (Askeri) istihbarat kıdemli subayı
- senior officer present afloat
- (Askeri) denizde en kıdemli subay
- senior officer present afloat
- (Askeri) DENİZDE EN KIDEMLİ SUBAY: Yetkili makam tarafından belirtilmiş bir mevkide veya bölge dahilinde, denizde harekat halindeki kuvvetlerle birlikte bulunan ve bu kuvvetlere mensup bir birliğe komuta eden, faal görev durumunda ve denizde emir ve komuta kudretine sahip kıdemli güverte subayı. Belirtilen mevkide su üzerinde harekatta bulunan kuvvetlere mensup deniz birliklerini müştereken etkileyen konuların idaresinden sorumludur
- senior official
- üst düzey yetkili
- senior pilot
- (Askeri) baş pilot
- senior pilot
- (Askeri) BAŞ PİLOT: Bir askeri uçağı idare etmeye ehliyetli ve ABD Hava Kuvvetlerine mensup bir kimseye verilen derece. Bu derece, mümtaz pilotluk (command pilot) derecesinden bir alt derecedir
- older
- {f} daha eski
Arabamız sizinkinden üç yıl daha eski.
- Our car is three years older than yours.
Çin'in tarihi Japonya'nınkinden daha eskidir.
- The history of China is older than that of Japan.
- older
- (Bilgisayar) daha eskiler
Daha modern binalar daha eskilerden daha güvenlidir.
- More modern buildings are safer than older ones.
- older
- {s} büyük
O benden üç yaş daha büyük.
- She is three years older than I am.
O benden üç yaş daha büyük.
- He's three years older than I am.
- senior management
- (Ticaret) üst yönetim
- seniority
- (Ticaret) yaşça büyük
- seniority
- öncelik
- seniority
- kıdemlilik
- discussions between senior members
- kıdemli üyeleri arasında tartışmalar
- have a senior moment
- (deyim) Bir şeyi hatırlayamamak
I am having a senior moment here, could you help me recall something??.
- lieutenant, senior grade
- yüzbaşı
- older
- eski
Hangi kitap daha eskidir, bu mu yoksa şu mu?
- Which book is older, this one or that one?
Arabamız sizinkinden üç yıl daha eski.
- Our car is three years older than yours.
- are there any discounts for senior citizens
- yaşlılar için indirim var mı
- be one's senior
- yaşça büyük olmak
- be senior to smb
- yaşça büyük olmak
- lieutenant senior grade
- yüzbaşı
- lieutenant, senior
- yüzbaşı
- older
- {s} daha yaşlı
Annem babamdan daha yaşlı.
- Mom is older than Dad.
O genç görünüyor, ama o aslında senden daha yaşlıdır.
- She looks young, but she's actually older than you are.
- seniority
- {i} yaşça büyüklük
- seniority
- {i} üstlük
- seniority
- kıdem/büyüklük
- seniority
- {i} eskilik
- seniority
- (Askeri) KIDEM, KIDEMLİLİK: Nasip ve tayin tarihi; faal hizmet süresi vs. sebeplerle, bir askerin diğer bir askere nazaran askeri mertebe (rank) bakımından haiz bulunduğu üstünlük. İki kişi, aynı rütbeye aynı gün naspedilmiş bulunuyorlarsa, bu hak, bu hak fiili hizmet süresi daha uzun olana aittir
- the senior class
- son sınıf