If it hadn't been for you, he would still be alive.
- Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
I no longer love you.
- Artık seni sevmiyorum.
I thought he loved you, but as it is, he loved another girl.
- Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu.
I thought you wouldn't come.
- Senin gelmeyeceğini düşündüm.
Are you Chinese or Japanese?
- Sen Çinli misin yoksa Japon musun?
Are you a Japanese student?
- Sen bir Japon öğrenci misin?
Who are you and what are you up to?
- Sen kimsin ve ne yapıyorsun?
Who are you and what do you want?
- Sen kimsin ve ne istiyorsun?
It's just you and me now.
- Şimdi sadece sen ve ben.
It's just you and me.
- Bu sadece sen ve ben.
The Seine flows through central part of Paris Basin.
- Sen nehri Paris havzasının merkezine doğru akar.
Tom, where are you? We miss you!
- Tom, neredesin Seni özlüyoruz!
you are my love - sen benim aşkımsın.
I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
- Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun birazını paylaş.
Do not judge, or you too will be judged.
- Yargılama, yoksa sen de yargılanırsın.
Hear all, see all, say nowt. Ate all, sup all, pay nowt. An if ever tha does anythin for nowt, mek sure tha does it for tha sen..
I'm not doing it, do it thee sen!.
... WEI-SEN LI: I think about the community level, they need to ...
... JAKE PORWAY: I think Wei-Sen made a really good point, I ...