Her yıl, örgüt Frizyen dilinde yazılmış kitapları satmak için kapıdan kapıya giden gönüllülerle ilgili çok sayıda toplantı organize eder.
- Every year, the organisation organises a number of meetings of volunteers who go door-to-door to sell Frisian books.
Tom'un sağlık giderlerini karşılamak için arabasını satmak zorunda kaldığından şüpheliyim.
- I doubt that Tom had to sell his car in order to raise money for medical expenses.
Arabayı satmaya karar verdi.
- He decided to sell the car.
O, eczanede ilaç satıyor.
- She sells medicine in the pharmacy.
Oyuncak satıcısı çok samimiydi.
- The toy seller was very friendly.
O oyuncak çok satılıyor.
- That toy is selling like hot cakes.
Tom'u evini satmak için ikna etmek zor olacak.
- It'll be hard to convince Tom to sell his house.
Sahibi evini satmak için ikna etmek zor olacak.
- It will be hard to convince the owner to sell his house.
O kolay bir satış değildi.
- It wasn't an easy sell.
O, araba satışı ile uğraşıyor.
- He is engaged in selling cars.
This is going to be a tough sell.
My boss is very old-fashioned and I'm having a lot of trouble selling the idea of working at home occasionally.
This old stock will never sell.
I don't know what she was selling when she pretended she liked him.
... they sell things. We don’t think of it as a source of knowledge or as a great innovation, ...
... Because we don't sell that many cars. ...