He greeted me with a smile.
- O bir tebessümle beni selamladı.
She greeted me with Good morning.
- O, beni Günaydın ile selamladı.
The people hailed the victory.
- İnsanlar zaferi selamladılar.
The president saluted the public.
- Devlet başkanı halkı selamladı.
I don't salute your flag.
- Bayrağınızı selamlamam.
Greetings are the basis of good manners.
- Selamlar, görgü kurallarının temelidir.
Greetings from Cornwall!
- Cornwall'dan selamlar!
Greetings from Brazil!
- Brezilya'dan selamlar!
Greetings from Cornwall!
- Cornwall'dan selamlar!
In case you see him, please say hello to him for me.
- Onu görürsen, lütfen benim için ona selam söyle.
In case you see him, give him my regards.
- Onu görürsen, ona selamlarımı ilet.
In case you see him, please say hello to him for me.
- Onu görürsen, lütfen benim için ona selam söyle.
Please say hello to her.
- Lütfen ona selam söyle.
In case you see him, give him my regards.
- Onu görürsen, ona selamlarımı ilet.
Give my regards to him.
- Ona selamlarımı gönder.
When the visitor entered the room, we stood to greet him.
- Ziyaretçi sınıfa girdiğinde onu selamlamak için ayağa kalktık.
I want to greet him, too.
- Ben de onu selamlamak istiyorum.
Please send my regards to your wife.
- Lütfen, eşinize selamlarımı iletin.
Please give my regards to your father.
- Lütfen babanıza selamlarımı iletin.
Tom forgot to salute.
- Tom selamlamayı unuttu.
Land of liberty, land of the future, I salute you!
- Özgürlük ülkesi, geleceğin ülkesi, seni selamlıyorum!
I don't salute their flag.
- Ben onların bayraklarını selamlamıyorum.
I don't salute your flag.
- Bayrağınızı selamlamam.
They got up to greet Tom.
- Tom'u selamlamak için ayağa kalktılar.
He rose to his feet to greet me.
- O beni selamlamak için ayağa kalktı.