They were drinking dry white wine.
- Onlar sek beyaz şarap içiyorlardı.
I like my brandy straight.
- Ben brendimi sek severim.
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
I would like my breakfast in my room at eight o'clock sharp.
- Kahvaltımı saat tam sekizde odamda istiyorum.
That president's secretary is always prim.
- O başkanın sekreteri her zaman aşırı resmîdir.
My secretary is pushing for a promotion.
- Sekreterim terfî için sıkıştırıyor.
You've got thirty seconds.
- Sinulla on kolmekymmentä sekuntia.
For one second I thought I would die.
- Sekunnin ajan kuvittelin kuolevani.
I couldn't wait another second.
- Jeg kunne ikke vente et sekund mere.
He ran 100 meters in 11 seconds flat.
- Han løb 100 meter på 11 sekunder rent.