Her şeyde güzellik vardır, ama herkes görmez. Hayatın güzelliklerini yakaladığınız bir gün olsun.
- In allem steckt Schönheit, jedoch können es nicht alle sehen. Möge es ein Tag werden, an dem ihr die Schönheiten des Lebens entdeckt.
Filmi tekrar görmek istiyorum.
- Den Film will ich noch einmal sehen.
Seni bir daha hiç görmek istemiyorum.
- Ich will dich nie wieder sehen.
Lütfen ayrıntılar için aşağıya bakınız.
- Please see below for details.
Daha fazla bilgi için www.example.com'a bakınız.
- See www.example.com for more information.
Benim kötü görüşüm var.
- I have poor eyesight.
Ben normal görüşe sahibim.
- I have normal eyesight.
Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
- Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
Benim doğru konuşup konuşmadığımı anlamak için gözleri yüzümü aradı.
- His eyes searched my face to see if I was talking straight.
O, o kazada görme duyusunu kaybetti.
- He lost his eyesight in that accident.
O kötü görme duyusuna sahip.
- He has poor eyesight.
O görme yeteneğini kaybetti.
- He lost his eyesight.
Benim iyi görme yeteneğim var.
- I have good eyesight.
It almost scared me not to see you online for a whole day.
- Es hat mir fast Angst gemacht, dich einen ganzen Tag nicht online zu sehen.
It would be fun to see how things change over the years.
- Es wäre lustig zu sehen, wie die Dinge sich im Lauf der Jahre ändern.
I have not spoken to our new neighbors; I simply know them by sight.
- Ich habe nicht mit unseren neuen Nachbarn gesprochen, ich kenne sie nur vom Sehen her.
I know him by sight, but I have never actually spoken to him.
- Ich kenne ihn vom Sehen, aber ich habe nie mit ihm gesprochen.