sefil

listen to the pronunciation of sefil
Türkçe - İngilizce
miserable

I was miserable and unhappy. - Ben sefil ve mutsuzdum.

He had to lead a miserable life for many years. - O yıllarca sefil bir hayat sürdürmek zorunda kaldı.

wretched

I like to help the most wretched people. - En sefil insanlara yardım etmeyi seviyorum.

abject
poverty-stricken
(Argo) dipstick
mean
base
vile
dead-end
(Argo) schnorrer
indigent
shabbier
shabbiest
poor

The poor Irishman was now left all alone, and did not know where the others had gone to, so he just stayed where he was, very sad and miserable. - Yoksul İrlandalı şimdi yapayalnız bırakıldı ve diğerlerinin nereye gittiğini bilmiyordu, bu yüzden, o sadece çok üzgün ve sefil bir şekilde olduğu yerde kaldı.

reptile
miserable, poor, indigent; mean, base, vile
down at heels
down and out
rep
beggarly
ropy
sordid
starveling
shabby
dead end
destitute
poverty struck
extremely poor, very impoverished
squalid
wretch

I like to help the most wretched people. - En sefil insanlara yardım etmeyi seviyorum.

miserable, wretched
poverty stricken
morally bankrupt
hangdog
{s} godforsaken
sefil olarak
shabbily
sefil bir halde
miserably

Tom failed miserably. - Tom sefil bir halde başarısız oldu.

It was because of her that he lived so miserably. - O, ondan dolayı çok sefil bir halde yaşadı.

sefil gibi
shabbyish
son derece sefil
wretched
sefiller
les miserables

Sami watched the musical Les Miserables. - Sami, Sefiller müzikalini izledi.

sefiller
canaille
Türkçe - Türkçe
Sefalet çeken, yoksul: "Bu, korkunç bir çocukluğun, sefil, bahtsız bir çocukluğun devamıdır."- S. F. Abasıyanık
Alçak
(Osmanlı Dönemi) sefâlet çeken, sıkıntıda olan
Sefalet çeken, yoksul
SEFİL
(Osmanlı Dönemi) Uslu huy sahibi
SEFİL
(Osmanlı Dönemi) Sefalet çeken, muhtaçlık içinde olan. Çok sıkıntıda bulunan
sefil