Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom doesn't want to let Mary go.
Tom'un kazanmasına izin vermek zorunda kaldım.
- I had to let Tom win.
Sporun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let sports interfere with your studies.
Seni işinden engellememe izin verme.
- Don't let me keep you from your work.
Tom bırakmak istiyor.
- Tom wants to let it go.
Tom köpeği bırakmak için arka kapıyı açtı.
- Tom opened the back door to let the dog out.
Tom Mary'ye yol vermek için öne geçmeye karar verdi.
- Tom decided to go ahead let Mary have her way.
Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Dün eski bir arkadaştan bir mektup aldım.
- I got a letter from an old friend yesterday.
Eski aşk mektuplarını şevkatle gösterdi.
- She cherished his old love letters.