Filmi görmek istiyorum.
- I want to see the movie.
Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
- I want to see you before you go.
Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
- The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
Bu filmi seyretmek isteyeceğini sandım.
- I thought you'd want to see this movie.
Tom hangi filmi seyretmek istedi?
- What movie did Tom want to see?
Daha fazla bilgi için www.example.com'a bakınız.
- See www.example.com for more information.
Lütfen ayrıntılar için aşağıya bakınız.
- Please see below for details.
Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
- I saw her somewhere two years ago.
Bir müddet sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.
- I saw my Twitter account suspended after a while.
Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you this April.
Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
Onu uğurlamak için havaalanına gitti.
- He went to the airport to see her off.
O, onu uğurlamak için istasyona gitti.
- He has been to the station to see her off.
Daha fazla bilgi için, sayfa 16'ya bakın.
- For further information, see page 16.
Sayfa beşteki dipnota bakın.
- See the footnote on page 5.
İşten memnun değil gibi görünüyor.
- It seems that she is not pleased with the job.
Yarın işte görüşürüz.
- See you at work tomorrow.
O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti.
- She went to the station to see her teacher off.
Arkadaşımı yolcu etmek için şu an havaalanındayım.
- I have just been to the airport to see my friend off.
Bu öğleden sonra ikide görüşürüz.
- See you at two this afternoon.
Hafta sonunda görüşürüz.
- See you on the weekend.
Doğum gününde burada olmayacaksın gibi görerek sana hediyeni şimdi vereceğimi düşündüm.
- Seeing as you won't be here on your birthday, I thought I'd give you your present now.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
Gökyüzünde görülen bir sürü yıldız vardı.
- There were a lot of stars seen in the sky.
Tom, Mary'yle görülmek istemiyordu.
- Tom didn't want to be seen with Mary.
Onlarla görülmekten utanmam.
- I am not ashamed to be seen with them.
Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.
- Tom acts like he doesn't want to be seen with us.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Çiftçiden bir testere ödünç aldı.
- She borrowed a saw from the farmer.
Bu tür zincirli testere kullanmayı biliyor musun?
- Do you know how to use this kind of chain saw?
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.
- It seems to me that you are wrong.
Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you this April.
Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
- I remember seeing you all somewhere.
Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.
- I turned off the TV because I had seen the movie before.
Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.
- Germs can only be seen with the aid of a microscope.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
- Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
Ara sıra beni görmek için gel.
- Come and see me once in a while.
Amcam beni görmek için geldi.
- My uncle came to see me.
O kızı görüyorum.
Sanırım geleceğimi görüyorum.
- I think I'm seeing my future.
Ben burada bir desen görüyorum.
- I'm seeing a pattern here.
Ben camı kırarken görüldüm.
- I was seen to break the window.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
O, partide beni görmüş olamaz.
- She cannot have seen me at the party.
Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
- Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
Biri seni görürse ne yaparsın?
- What'll you do if someone sees you?
Ara sıra gelip beni görür.
- He comes and sees me once in a while.
Annenle görüşmek istiyorum.
- I want to see your mother.
Gelecek yıl tekrar görüşmek ümidiyle.
- Hope to see you again next year.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
Mademki o yorgun, bir süre dursak iyi olur.
- Seeing that she is tired, we had better stop for a while.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
Madem ki saat sekiz, Sanırım kısa zamanda okula gitmelisin.
- Seeing that it is 8 o'clock, I think you should leave for school soon.
Madem ki o hâlâ hasta muhtemelen bugün gelmeyecek.
- Seeing that he is still sick, he is unlikely to come today.
The fiddler sawed away at his instrument.
And for thy trew sawys, and I may lyve many wynters, there was never no knyght better rewardid .
I'll see your twenty dollars and raise you ten.
Yes, now I've seen it all!.
I've been seeing her for two months.
Seeing the boss wasn't around, we took it easy.
Tom says he saw Mary.
- Tom says he saw Mary.
Tom and Mary say they saw someone climbing over the fence.
- Tom and Mary say they saw somebody climbing over the fence.
Tom and Mary don't seem to understand why they're not supposed to do that.
- Tom and Mary don't seem to understand why they aren't supposed to do that.
Tom and Mary don't seem to understand why they aren't supposed to do that.
- Tom and Mary don't seem to understand why they're not supposed to do that.
I don't like seeing animals get eaten alive.
- I do not like seeing animals get eaten alive.
Tom said that he sees a lot of dead animals on the road.
- Tom said he sees a lot of dead animals on the road.
I'm very glad to see you.
- I am very happy to see you.
I'm very happy to see you.
- I am very happy to see you.
... And so now they can start to see things. ...
... you have on your books that flow through your agencies and see if ...