Filmi görmek istiyorum.
- I'd love to see the movie.
Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
- I want to see you before you go.
Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
- The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
Tom hangi filmi seyretmek istedi?
- What movie did Tom want to see?
Bu filmi seyretmek zorundasın.
- You have to see this movie.
Lütfen ayrıntılar için aşağıya bakınız.
- Please see below for details.
Daha fazla bilgi için www.example.com'a bakınız.
- See www.example.com for more information.
Dün ben Denizli'ye gittim ve kümesin yakınında bir horoz gördüm.
- Yesterday I went to Denizli and I saw a rooster near the coop.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
Hepimiz, seni ve aileni görmeye can atıyoruz.
- We are all looking forward to seeing you and your family.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
O, onu uğurlamak için istasyona gitti.
- He has been to the station to see her off.
Babamı uğurlamak için havaalanına gittim.
- I have been to the airport to see my father off.
Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
- You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
Daha fazla bilgi için, sayfa 16'ya bakın.
- For further information, see page 16.
İşten memnun değil gibi görünüyor.
- It seems that she is not pleased with the job.
İşten sonra görüşürüz.
- I'll see you after work.
O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti mi?
- Did she go to the station to see her teacher off?
Bir arkadaşımı yolcu etmek için istasyondayım.
- I have been to the station to see a friend off.
Bu öğleden sonra ikide görüşürüz.
- See you at two this afternoon.
Önümüzdeki ay görüşürüz.
- I'll see you next month.
Doğum gününde burada olmayacaksın gibi görerek sana hediyeni şimdi vereceğimi düşündüm.
- Seeing as you won't be here on your birthday, I thought I'd give you your present now.
Gökyüzünde görülen çok sayıda yıldızlar vardı.
- There were several stars to be seen in the sky.
Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz.
- What has been seen can not be unseen.
Tom Mary ile görülmek istemiyor.
- Tom doesn't want to be seen with Mary.
Onunla görülmek istemiyorum.
- I don't want to be seen with him.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.
- Tom acts like he doesn't want to be seen with us.
Çiftçiden bir testere ödünç aldı.
- She borrowed a saw from the farmer.
Bu tür zincirli testere kullanmayı biliyor musun?
- Do you know how to use this kind of chain saw?
Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.
- It seems to me that you are wrong.
Seni gördüğüme mutluyum.
- I'm happy to see you.
Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
- The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
- I remember seeing you all somewhere.
Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.
- Germs can only be seen with the aid of a microscope.
Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.
- I turned off the TV because I had seen the movie before.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
- Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
Geçenlerde beni görmek için geldi.
- She came to see me the other day.
O beni görmek için Kanada'dan geldi.
- She came from Canada to see me.
O kızı görüyorum.
Ben burada bir desen görüyorum.
- I'm seeing a pattern here.
Sanırım geleceğimi görüyorum.
- I think I'm seeing my future.
O, evin dışına giderken görüldü.
- He was seen going out of the house.
Gökyüzünden görüldüğünde,ada çok güzeldi.
- Seen from the sky, the island was very beautiful.
O daha iyi günler görmüş olmalı.
- She must have seen better days.
Jody sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyor.
- Jody looks as if she had seen a ghost.
Ara sıra gelip beni görür.
- He comes and sees me once in a while.
Biri seni görürse ne yaparsın?
- What'll you do if someone sees you?
Doktorla görüşmek istiyorum.
- I'd like to see the doctor.
Dişçiyle görüşmek zorundayım.
- I've got to see a dentist.
Seni görmek için can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
Mademki o yorgun, bir süre dursak iyi olur.
- Seeing that she is tired, we had better stop for a while.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
Madem ki o hâlâ hasta muhtemelen bugün gelmeyecek.
- Seeing that he is still sick, he is unlikely to come today.
The fiddler sawed away at his instrument.
And for thy trew sawys, and I may lyve many wynters, there was never no knyght better rewardid .
I'll see your twenty dollars and raise you ten.
Yes, now I've seen it all!.
I've been seeing her for two months.
Seeing the boss wasn't around, we took it easy.
Tom and Mary say they saw somebody climbing over the fence.
- Tom and Mary say they saw someone climbing over the fence.
Tom and Mary say they saw someone climbing over the fence.
- Tom and Mary say they saw somebody climbing over the fence.
Tom and Mary don't seem to understand why they aren't supposed to do that.
- Tom and Mary don't seem to understand why they're not supposed to do that.
Tom and Mary don't seem to understand why they're not supposed to do that.
- Tom and Mary don't seem to understand why they aren't supposed to do that.
I do not like seeing animals get eaten alive.
- I don't like seeing animals get eaten alive.
I don't like seeing animals get eaten alive.
- I do not like seeing animals get eaten alive.
I'm very happy to see you.
- I am very happy to see you.
I'm very glad to see you.
- I am very happy to see you.
... in the booming town is accelerating little has survived for me and see roman ...
... I actually see my friend, Salahuddin. ...