sebepler

listen to the pronunciation of sebepler
Türkçe - İngilizce
causes

Sami didn't die of natural causes. - Sami doğal sebeplerden dolayı ölmedi.

Sami didn't die of natural causes. - Sami doğal sebeplerden ötürü ölmedi.

etiology
sebep
reason

There is no reason why he should resign. - Onun istifa etmesi için bir sebep yok.

They lack an ideal, a reason to get up in the morning. - Onların bir ideali sabahları kalkmak için bir sebepleri yok.

sebep
cause

Cause and effect react upon each other. - Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.

The accident was caused chiefly by the unpredictable weather. - Genellikle öngörülemeyen hava tarafından kazaya sebep olundu.

sebepler bilimi
etiology
sebep
{i} why

There are a good many reasons why you shouldn't do it. - Onu yapmaman için çok sayıda sebepler var.

There is no reason why you shouldn't do such a thing. - Böyle bir şeyi yapmaman için hiçbir sebep yok.

sebep
{i} ground

The people's fears aren't groundless. - Halkın korkuları sebepsiz değildir.

So far, your action seems completely groundless. - Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.

sebep
cause, reason
sebep
motive

Detectives considered different motives for the murder. - Dedektifler cinayet için farklı sebepler düşündüler.

sebep
{i} subject
sebep
caus

An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami. - Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.

The accident was caused chiefly by the unpredictable weather. - Genellikle öngörülemeyen hava tarafından kazaya sebep olundu.

sebep
(deyim) give cause for
sebep
justification
sebep
{i} occasion
sebep
score
sebep
matter

No matter where you look you can see damage caused by the earthquake. - Nereye bakarsan bak depremin sebep olduğu hasarı görebilirsin.

sebep
(Hukuk) factor
mücbir sebepler dışında
except for force majeureexcept the compelling reasons/causes
sebep
give reason
cezayı ağırlatıcı sebepler
law aggravating circumstances
cezayı hafifletici sebepler
law extenuating circumstances
hafifletici sebepler
mitigable causes
mücbir sebepler
law force majeure, circumstances beyond one's control
sebep
causation
sebep
consideration
sebep
means, medium
sebep
cause, reason neden
sebep
inducement
sebep
pretext, excuse
sebep
account

Although CFIT accounted for just over a third of crashes in the past six years, it caused 53% of the deaths. - CFIT son altı yıldır çarpışmaların sadece üçte birinin üzerinde olduğunu açıklamasına rağmen ölümlerin %53'üne sebep oldu.

sebep
grounds
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) A'LAL
(Osmanlı Dönemi) VÜCUH
MUCİP SEBEPLER
(Hukuk) Gerektirici nedenler, gerekçe
Sebep
(Osmanlı Dönemi) DAİ
Sebep
illet
Sebep
saik
Sebep
Sebep
mucip
Sebep
saika
sebep
Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey: "Aynayı kırmamın hiçbir sebebi yoktur."- S. F. Abasıyanık
sebep
Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey
sebepler