seçim teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- election
Lincoln won the election.
- Lincoln seçimi kazandı.
The election campaign of 1880 was not exciting.
- 1880 yılının seçim kampanyası heyecan verici değildi.
- choice
Tom thinks Mary made the right choice.
- Tom Mary'nin doğru seçim yaptığını düşünüyor.
Tom believes Mary made the right choice.
- Tom Mary'nin doğru bir seçim yaptığına inanıyor.
- selection
Our random selection has chosen you as a possible winner!
- Bizim rastgele seçim olası bir kazanan olarak sizi seçti.
My mother prefers the arbitrary selection of the lottery machines over my lucky numbers.
- Annem benim şanslı numaralarımdansa loto makinesinin keyfi seçimini tercih eder.
- option
- (Politika, Siyaset) ballot
Today we went to the ballot box to vote for the European Parliament.
- Bugün Avrupa Parlamentosu ile ilgili oy vermek için seçim sandığına gittik.
- poll
It's too late to vote now. The polls are closed!
- Şimdi oy vermek için çok geç. Seçim yerleri kapalı!
- polling
- choosing, selection
- choice , selection
- (siyasal) election, poll; choice, selection
- elective
- pick
- the choice
- the choice of
- seçimler
- elections
So, who won the Italian elections?
- Peki, İtalyan seçimlerini kim kazandı?
The 2nd of May 2011 is the date of the Canadian Federal Elections: Don't forget to go vote!
- 2. Mayıs 2011, Kanada Federal Seçimlerinin tarihi: oy vermeye gitmeyi unutmayın!
- seçim bölgesi
- constituency
- seçim belirle
- (Bilgisayar) select files
- seçim bölgesi
- (Politika, Siyaset) precincts
- seçim coğrafyası
- (Politika, Siyaset) electoral geography
- seçim hukuku
- election law
- seçim kampanyası
- (Politika, Siyaset) electioneering
- seçim komisyonu
- (Politika, Siyaset) electoral commission
- seçim komutları
- (Bilgisayar) choosing commands
- seçim metni
- (Bilgisayar) selection text
- seçim senin
- the choice is yours
- seçim teorisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) choice theory
- seçim türü
- (Bilgisayar) selection type
- seçim yanlılığı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) selection bias
- seçim yapmak
- make a choice
- seçim yapın:
- (Bilgisayar) select one
- seçim yasası
- elections law
- seçim çevresi
- constituency
- seçim için aday önermek
- put up
- seçim barajı
- Election threshold: In party-list proportional representation systems, an election threshold is a clause that stipulates that a party must receive a minimum percentage of votes, either nationally or within a particular district, to get any seats in the parliament. The effect of the threshold is to deny small parties the right of representation, or force them into coalitions. Many people hold that this makes an election system more stable by keeping out radical factions. It is also argued that in the absence of a preferential ballot system supporters of minor parties are effectly disenfranchised and denied the right of representation by someone of their choosing
- seçim mitingi
- pre-election rally
- seçim mitingi
- election rally
- seçim alanları
- (Bilgisayar) selection fields
- seçim alanı
- (Bilgisayar) selection area
- seçim ayarı
- (Bilgisayar) option-set
- seçim barajı
- (Politika, Siyaset) election threshold
- seçim barajını geçmek
- pass the election threshold
- seçim basma
- (Bilgisayar) press-to-select
- seçim bildirgesi
- (Politika, Siyaset) election bulletin
- seçim bildirisi
- (Politika, Siyaset) election bulletin
- seçim bilimi
- (Politika, Siyaset) psephology
- seçim bölgesi
- polling district
- seçim bölgesi
- constituency, district
- seçim bölgesi
- precinct
See you back at the precinct.
- Seçim bölgesinde görüşürüz.
- seçim bölgesi halkı
- constituency
- seçim bölgesi/çevresi
- election district
- seçim bürosu
- polls
- seçim davranışı
- (Bilgisayar) selection behavior
- seçim durumu
- (Bilgisayar) selection state
- seçim dönemi
- electoral period
- seçim dönemi the period which extends
- from one general election to the next
- seçim endeksi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) selection index
- seçim gezisi
- whistlestop
- seçim gezisine çıkan politikacı
- barnstormer
- seçim gezisine çıkmak
- whistle stop
- seçim görevlisi
- returning officer
- seçim hakkı
- right of election
- seçim harcamaları
- (Politika, Siyaset) election expenses
- seçim heyecanı
- (Politika, Siyaset) election excitement
- seçim hilesi
- gerrymander
- seçim ittifakı
- (Politika, Siyaset) electoral alliance
- seçim işaretleri
- (Bilgisayar) selection marks
- seçim kampanyası
- hustings
- seçim kampanyası
- canvass
- seçim kampanyası
- election campaign
- seçim kampanyası fonu
- campaign fund
- seçim kampanyası fonu
- campaign chest
- seçim kazanmak
- vote out
- seçim kazanmak
- carry an election
- seçim kazanmak
- (Politika, Siyaset) win election
- seçim konuşması
- stump speech
- seçim kumandası
- (Otomotiv) shift actuator
- seçim kuralları
- (Kimya) selection rule
- seçim kurulu
- election commission
- seçim kutusu
- (Bilgisayar) selection box
- seçim listesi
- writ of election
- seçim memur
- returning-officer
- seçim politikaları
- (Politika, Siyaset) electoral politics
- seçim politikası
- (Ticaret) electoral politics
- seçim programı
- (Politika, Siyaset) election programme
- seçim propagandası
- electioneering
- seçim propagandası yapmak
- go on the stump
- seçim propagandası yapmak
- to electioneer
- seçim propagandası yapmak
- stump
- seçim propagandası yapmak
- electioneer
- seçim propagandası yapmak
- take the stump
- seçim sahtekarlığı
- (Politika, Siyaset) election fraud
- seçim sandığı
- the polls
- seçim sandığı
- ballot box
- seçim sayfası
- (Bilgisayar) selection page
- seçim sistemi
- electoral system
- seçim sistemi
- (Ticaret) majority voting sytcm
- seçim sonucu
- vote
It was clear to everyone that the vote would be close.
- Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
- seçim sonucu
- return
- seçim sonucunu duyurmak
- declare the poll
- seçim sonucunu önceden hesaplayan kimse
- pollster
- seçim sonuçlarını açıklayan yetkili
- returning officer
- seçim tahmini
- (Politika, Siyaset) election forecasting
- seçim telaşı
- (Politika, Siyaset) election fuss
- seçim telaşı
- (Politika, Siyaset) election excitement
- seçim turu
- (Politika, Siyaset) election cycle
- seçim tutacağı
- (Bilgisayar) selection handle
- seçim tutanağı
- official list of those elected
- seçim ve atama
- selection and appointment
- seçim yap
- (Bilgisayar) set selection
- seçim yapan kimse
- chooser
- seçim yeri
- poll
- seçim yeri
- polls
- seçim yeri
- poll tax
- seçim yoluyla
- (Hukuk) by cooption
- seçim yoluyla
- choicely
- seçim zaferi kazanmak
- (Politika, Siyaset) win a landslide victory
- seçim çubuğu
- (Bilgisayar) selection bar
- seçim çubuğu oku
- (Bilgisayar) selection bar arrow
- seçim öncesi kararsızlar
- the don't knows
- seçili kısım seçim
- (Bilgisayar) selection
- ses seçim paneli
- (Askeri) voice selection panel
- ara seçim
- (Politika, Siyaset) by-elections
- bir seçim yapmak
- make a choice
- doğal seçim
- (Pisikoloji, Ruhbilim,Hayvan Bilim, Zooloji) natural selection
- e-seçim
- e-voting
- erken seçim
- early election
- genişletilmiş seçim
- (Bilgisayar) extended selection
- geçerli seçim
- (Bilgisayar) current selection
- otomatik seçim
- (Bilgisayar) auto select
- otomatik seçim
- (Bilgisayar) automatic selection
- sosyal seçim
- social choice
- sırasal seçim
- (Bilgisayar) hierarchical selection
- tam seçim
- (Bilgisayar) fully enclosed
- ters seçim
- (Ticaret) adverse selection
- yeni seçim
- (Bilgisayar) new selection
- çoklu seçim
- (Bilgisayar) multi select
- çoklu seçim
- (Bilgisayar) multiple selection
- ön seçim
- (Politika, Siyaset) primary election
- seçim yapmak
- decide
- Seçim Listesi
- pick list
- seçimler
- choices
Don't ever laugh at your wife's choices, because after all you're one of them.
- Karının seçimlerine hiç gülme, çünkü sonuçta sen de onlardan birisin.
Tom makes his own choices.
- Tom kendi seçimlerini yapıyor.
- yüksek seçim kurulu
- higher election committee
- ön seçim
- preselection
- alttaki seçim
- (Bilgisayar) lower selection
- ara seçim
- by-election
- aygıt seçim sınaması
- device-selection check
- aygıt seçim çeki
- device-selection check
- aşağı seçim
- (Bilgisayar) lower selection
- bilinçli seçim
- informed choice
- birinci bölge (seçim)
- (Politika, Siyaset) first region
- bitişik olmayan seçim
- (Bilgisayar) nonadjacent selection
- bölgesel seçim
- (Politika, Siyaset) regional election
- cinsel seçim
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual selection
- devre anahtarı seçim hattı; muharebe arama / kurtarma tespit cihazı
- (Askeri) circuit switch select line; combat survivor evader locator
- dolaylı seçim
- (Politika, Siyaset) indirect election
- doğrudan genel seçim
- (Hukuk) direct universal suffrage
- doğrudan seçim
- (Hukuk) direct election
- düzensiz seçim
- (Bilgisayar) disjoint selection
- etkin seçim
- (Bilgisayar) active selection
- genel seçim
- general election
A general election will be held in May.
- Bir genel seçim mayıs ayında düzenlenecek.
They hold a general election every year.
- Onlar her yıl bir genel seçim düzenlerler.
- genel seçim
- (Politika, Siyaset) general elections
- genel seçim
- popular election
- genel seçim hakkı
- universal suffrage
- geçersiz seçim
- (Bilgisayar) invalid option
- iki turlu seçim
- (Politika, Siyaset) indirect election
- kaba seçim
- preselection
- kesin kazanılacak olan seçim
- walk in
- kısmi seçim
- by-election
- laporte seçim kuralı
- laporte selection rule
- liste usulüyle seçim
- (Politika, Siyaset) list system
- milletvekilinin seçim bölgesine sağladığı ödenek
- pork barrel
- milli seçim
- (Politika, Siyaset) national election
- mod ve mesaj seçim sistemi
- (Askeri) mode and message selection system
- nihai seçim
- (Askeri) final selection
- normal seçim
- (Bilgisayar) normal select
- normal seçim
- (Bilgisayar) normal selectnormal select
- oy birliği ile seçim
- (Politika, Siyaset) acclamation
- rastgele seçim
- (Pisikoloji, Ruhbilim) randomization
- rastgele seçim
- (Askeri) random selection
- taşıyıcı seçim kodu
- (Telekom) carrier selection code
- tek tip seçim yöntemi
- (Politika, Siyaset) uniform electoral procedure
- tesadüfi seçim
- (Ticaret) random selection
- titiz seçim
- suitably chosen
- transfer seçim konumu
- (Otomotiv) transfer gear position
- yanlış seçim yapmak
- (Argo) bet on the wrong horse
- yanlış seçim yapmak
- mischoose
- yapma seçim
- (Botanik, Bitkibilim) artificial selection
- yeniden seçim
- (Politika, Siyaset) reselection
- yerel seçim
- local election
- yerel seçim pol
- local election
- yüksek Seçim Kurulu the Election Commission
- (a group of officials charged with supervising a national election)
- yüksek seçim kurulu
- (Politika, Siyaset) supreme election committee
- yüksek seçim kurulu
- (Politika, Siyaset) supreme committee of elections
- yüksek seçim kurumu
- high council for elections
- zorunlu seçim
- forced choice
- çoğunlukla seçim
- (Ticaret) majority voting
- çürük seçim bölgesi
- (Politika, Siyaset) rotten borough
- ürün seçim kılavuzu
- product selection guide