Sami bir Rolls Royce sürüyordu.
- Sami drove a Rolls Royce.
Hırs onu cinayete sürükledi.
- Ambition drove him to murder.
Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.
- Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit.
O, kamyonu Dallas'a sürdü.
- He drove the truck to Dallas.