Onun söylemek istediği sadece reddedeceği anlamına geliyor.
- What she wants to say just adds up to a refusal.
Söylemek istediğim her şeyi söyledikten sonra oldukça rahatlamış hissettim.
- I felt quite relieved after I had said all I wanted to say.
Onun ne demek istediğini anlayamadım.
- I couldn't make out what he wanted to say.
Onu söyledim, ama onu demek istemedim.
- I did say that, but I didn't mean it.
Onun söylediği doğru.
- What he said is true.
Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
- You didn't do a very good job, I said.
Söz konusu olmadığını söyledi.
- He said it was out of the question.
Yönetim, ücret artışının söz konusu olmadığını söyledi.
- The management said that a wage increase was out of the question.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
O bana 'Seni seviyorum' dedi.
- She said 'I love you' to me.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- He said NO to himself. He said YES aloud.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Zamanın tüm yaraları iyileştirdiği söylenmektedir.
- It is said that time heals all the wounds.
Babasının bir trafik kazasında öldüğü söylenmektedir.
- It is said that her father was killed in a traffic accident.
Tom, raporu okumak için henüz zamanı olmadığını söylüyor.
- Tom says that he hasn't yet had time to read the report.
Japon halkı neden İngilizce okumak zorunda olmalı? Yabancılar Japonca okumak zorunda olmalı! Söylediğin mantıklı geliyor!
- Why should Japanese people have to study English? Foreigners should have to study Japanese! What you say makes sense!
Bir şey söylemek ister misin, Tom?
- Would you like to say something, Tom?
Bir şey söylemek ister misin?
- Do you want to say anything?
Japoncada benzer bir deyişiniz var mı?
- Do you have a similar saying in Japanese?
Deyiş bize oldukça tanıdık.
- The saying is quite familiar to us.
Hiçbir şey söylemeden uzun bir süre konuşmak mümkündür.
- It is possible to talk for a long time without saying anything.
Paranın mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that money cannot buy happiness.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Öyle bir şey söyleyerek beni terletiyorsun.
- You are making me sweat saying a thing like that.
Çimlere basmayın diyen bir tabela vardı.
- There was a sign saying, Keep off the grass.
En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
- Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
- Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.
- I have nothing more to say about him.
Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
- Some doctors say something to please their patients.
Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.
Sen hiç yalan söyleme hırsızlığa götürür sözünü duydun mu?
- Have you ever heard the saying: Lying leads to thieving?
Galiba sen bugün söylediğim bir sözü anlamıyorsun.
- You probably don't understand a word I'm saying today.
Ben onun öyle söyleyişini hatırlıyorum.
- I recollect his saying so.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
- He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
Maalesef, Fadil'in bu konuda son sözü yok.
- Unfortunately, Fadil doesn't have a final say on this.
Son sözümü söylemedim!
- I didn't say my last word!
Haber Yunanistan'da büyük bir deprem olduğunu söylüyor.
- The news says that there was a big earthquake in Greece.
O, sürekli olarak ülkeyi terk edeceğini söylüyor.
- He says he is leaving the country for good.
Mike ben nasıl hissettiğinizi anlıyorum, Hiroshi diyor.
- I understand how you feel, Hiroshi, says Mike.
İncil'de, İnsan yalnız ekmek ile yaşamayacak diyor.
- It says in the Bible, Man shall not live on bread alone.
Tom söylenenleri dikkatle dinledi.
- Tom paid close attention to what was being said.
Kız kendine söyleneni görmezden gelerek annesiyle alışverişe gideceğini söyledi.
- The girl said she was going shopping with her mother, ignoring what she was told.
Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.
- As the saying goes: Speech is silver, silence is gold.
Bu atasözü bir gecede popüler oldu.
- This saying became popular overnight.
En sevdiğin özdeyiş nedir?
- What's your favorite saying?
Saith His Name audibly.
Please say your name slowly and clearly.
Above all, however, we would like to think that there is more to be decided, after the engines and after the humans have had their says.
He said he would be here tomorrow.
It’s said that fifteen wagon loads of ready-made clothes for the Virginia troops came to, and stay in, town to-night.
The sign says it’s 50 kilometres to Paris.
Say, what did you think about the movie?.
I've followed Selina down the strip, when we're shopping, say, and she strolls on ahead, wearing sawn-off jeans and a wash-withered T-shirt.
All in a kirtle of discolourd say / He clothed was .
Tom and Mary say they saw somebody climbing over the fence.
- Tom and Mary say they saw someone climbing over the fence.
Tom says he saw Mary.
- Tom says he saw Mary.
In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
- Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
When angry, count ten; when very angry, a hundred.
- Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Tom's days are numbered.
- Tom'un günleri sayılı.
He is numbered among the greatest scientists in the world.
- Dünyadaki en büyük bilim insanları arasında sayılıyor.
You must be accurate in counting.
- Saymada yanlış yapmamaya özen göstermelisin.
I'm counting how many people there are.
- Orada kaç kişi olduğunu sayıyorum.
You know Americans are jealous of the British accent that they deem more prestigious.
- Amerikalıların daha prestijli saydıkları İngiliz aksanını kıskandıklarını bilirsiniz.
... can say, "I don't trust this person's operating system" or "I do trust that person's operating ...
... MR. LEHRER: How do you see the federal government's responsibility to ' as I say, to improve ...