Söylemek istediğim her şeyi söyledikten sonra oldukça rahatlamış hissettim.
- I felt quite relieved after I had said all I wanted to say.
Böyle bir şey söylemek için aptal olmalı.
- She must be stupid to say such a thing.
Keşke onun hakkında fikrini söylemese ve sadece onun ne demek istediğini söylese.
- I wish she wouldn't pussyfoot about it and just say what she means.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
- It doesn't matter what he said.
Onun söylediği doğru.
- What he said is true.
Tom bunun söz konusu olmadığını söyledi.
- Tom said it was out of the question.
Yönetim, ücret artışının söz konusu olmadığını söyledi.
- The management said that a wage increase was out of the question.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- He said NO to himself. He said YES aloud.
O Ben Kanada'dan geldim dedi.
- He said, I'm from Canada.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Babasının bir trafik kazasında öldüğü söylenmektedir.
- It is said that her father was killed in a traffic accident.
Japonların tanıdıkları kişilere karşı nazik oldukları fakat tanımadıklarına karşı oldukça soğuk oldukları söylenmektedir.
- It is said that Japanese people are kind to people they know, but rather cold to those they don't.
Tom Mary'ninFransızca okumak zorunda olduğunu söylüyor.
- Tom says Mary has to study French.
Japon halkı neden İngilizce okumak zorunda olmalı? Yabancılar Japonca okumak zorunda olmalı! Söylediğin mantıklı geliyor!
- Why should Japanese people have to study English? Foreigners should have to study Japanese! What you say makes sense!
Üzgünüm dememi ister misin?
- Do you want me to say I'm sorry?
Bir şeyler söylemek ister misin?
- Would you like to say something?
O benim en sevdiğim deyiş.
- That's my favorite saying.
Deyiş bize oldukça tanıdık.
- The saying is quite familiar to us.
Zamanın para olduğunu söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that time is money.
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
- Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
- Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
Öyle bir şey söyleyerek beni terletiyorsun.
- You are making me sweat saying a thing like that.
Annem saat 07:15 diyerek beni uyandırdı.
- My mother woke me up saying It's a quarter past seven.
Çimlere basmayın diyen bir tabela vardı.
- There was a sign saying, Keep off the grass.
Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
- I have to check and see what the contract says.
Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.
- I have nothing more to say about him.
İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
- An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
- Please say it in English.
Sen hiç yalan söyleme hırsızlığa götürür sözünü duydun mu?
- Have you ever heard the saying: Lying leads to thieving?
Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.
- My client isn't saying another word.
Ben onun öyle söyleyişini hatırlıyorum.
- I recollect his saying so.
O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
- He received a telegram saying that his mother had died.
Söylediğinin anlamı yok.
- What you are saying does not make sense.
Son sözümü söylemedim!
- I didn't say my last word!
Tom senin son söze sahip olduğunu söyledi.
- Tom said you have the final say.
O, sürekli olarak ülkeyi terk edeceğini söylüyor.
- He says he is leaving the country for good.
Kitabı bitirdiği zaman bana ödünç vereceğini söylüyor.
- He says that he will lend me the book when he is done with it.
İncil'de, İnsan yalnız ekmek ile yaşamayacak diyor.
- It says in the Bible, Man shall not live on bread alone.
Tom her ne zaman küfür etse, genellikle Fransızcamı bağışlayın diyor.
- Tom usually says Pardon my French whenever he swears.
Kız kendine söyleneni görmezden gelerek annesiyle alışverişe gideceğini söyledi.
- The girl said she was going shopping with her mother, ignoring what she was told.
Tom söylenenleri dikkatle dinledi.
- Tom paid close attention to what was being said.
Bu atasözü bir gecede popüler oldu.
- This saying became popular overnight.
Galler'de, bir atasözümüz var.
- In Wales, we have a saying.
En sevdiğin özdeyiş nedir?
- What's your favorite saying?
Saith His Name audibly.
Please say your name slowly and clearly.
Above all, however, we would like to think that there is more to be decided, after the engines and after the humans have had their says.
He said he would be here tomorrow.
It’s said that fifteen wagon loads of ready-made clothes for the Virginia troops came to, and stay in, town to-night.
The sign says it’s 50 kilometres to Paris.
Say, what did you think about the movie?.
I've followed Selina down the strip, when we're shopping, say, and she strolls on ahead, wearing sawn-off jeans and a wash-withered T-shirt.
All in a kirtle of discolourd say / He clothed was .
Tom and Mary say they saw someone climbing over the fence.
- Tom and Mary say they saw somebody climbing over the fence.
Tom and Mary say they saw nothing.
- Tom and Mary say they didn't see anything.
In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
- Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
When angry, count ten; when very angry, a hundred.
- Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
He is numbered among the greatest scientists in the world.
- Dünyadaki en büyük bilim insanları arasında sayılıyor.
Your days are numbered.
- Senin günlerin sayılı.
I'm counting the minutes until I see you again.
- Seni tekrar görünceye kadar dakikaları sayıyorum.
I am counting in German.
- Almanca sayı sayıyorum.
You know Americans are jealous of the British accent that they deem more prestigious.
- Amerikalıların daha prestijli saydıkları İngiliz aksanını kıskandıklarını bilirsiniz.
... are people who say, “Forget about the people, let’s just save the environment.” I ...
... They can say, yes, here's a copy of the page, but please ...