savurgan

listen to the pronunciation of savurgan
Türkçe - İngilizce
wasteful

Taxpayers are angry about wasteful government spending. - Vergi mükellefleri savurgan hükümet harcamaları hakkında öfkeli.

He understood the negative outcomes of being wasteful. - O, savurgan olmanın olumsuz sonuçlarını anladı.

extravagant

Tom has an extravagant lifestyle. - Tom'un savurgan bir yaşam tarzı var.

He is inclined to look at everything from the standpoint of its practicality and is neither stingy nor extravagant. - O her şeye pratikliği bakımından bakma eğilimindedir ve ne pinti ne de savurgandır.

{s} prodigal
lavish

The real estate broker was lavish in his spending in Ginza. - Emlakçı, Ginza'daki harcamalarında savurgandı.

Tom lives a very lavish lifestyle. - Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.

extravagant, wasteful, improvident, prodigal, profligate müsrif
unthrifty
uneconomic
spendthrift
profuse
extravagant, prodigal, wasteful, spendthrift
consumptive
thriftless
inefficient
uneconomical
profligate
high roller
big spender

Tom is a big spender. - Tom büyük bir savurgan.

I'm not a big spender. - Ben bir savurgan değilim.

improvident
hand-to-mouth
savurgan kimse
wastrel
savurgan kimse
prodigal
savurgan kimse
waster
Türkçe - Türkçe
Çok ve boşuna para harcayan, tutumsuz, müsrif
savurganca
savurgan