savunmalar

listen to the pronunciation of savunmalar
Türkçe - İngilizce

savunmalar teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

savunma
{i} defense

The Germans had strong defenses. - Almanların güçlü savunmaları vardı.

He did not want such a defense. - O, böyle bir savunma istemedi.

savunma
plea

A plea bargain is out of the question. - Bir savunma pazarlık söz konusu değildir.

The defense attorney was pleased by the verdict. - Savunma avukatı karardan memnundu.

savunma
{i} defence

He practised the natural defence style. - O doğal savunma stili egzersizi yaptı.

Denial is one of the strongest human defence mechanisms. - İnkar, en güçlü insan savunma mekanizmalarından biridir.

savunma
defending

She's not here for the purpose of defending herself against these accusations. - O bu suçlamalara karşı kendini savunmak amacıyla burada değil.

The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments. - Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.

savunma
justification
savun
{f} advocate

He advocates reform in university education. - Üniversite eğitiminde reformu savunuyor.

He advocated abolishing class distinctions. - O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.

savunma
apology
savunma
self-defense

Tom told the police that he shot Mary in self-defense. - Tom polise Mary'yi kendini savunma amacıyla vurduğunu söyledi.

You should learn self-defense. - Kendini savunmayı öğrenmelisin.

savunma
(Politika, Siyaset) protection
savunma
self-defence

Dan claimed that he acted in self-defence. - Dan kendini savunmak için hareket ettiğini iddia etti.

The police realized that Dan acted in self-defence. - Polis, Dan'in kendini savunmak için hareket ettiğini fark etti.

savunma
defenses

Our army broke through the enemy defenses. - Ordumuz düşman savunmasını yardı geçti.

The Germans had strong defenses. - Almanların güçlü savunmaları vardı.

savunma
advocating
savunma
maintenance
savun
{f} defending

I was defending myself. - Kendimi savunuyordum.

We are defending the same cause. - Biz aynı nedeni savunuyoruz.

savun
defend

It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers. - Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.

The defenders checked the onslaught by the attackers. - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.

savun
argue for
savun
stick up for

I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting. - Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.

savunma
pleading
savunma
advocacy
savunma
fullback
savunma
apologia
savunma
the defence
savunma
in defence
savunma
defence of
savunma
{i} argument

Why did the lawyer lose in the argument? - Avukat savunmada niçin kaybetti?

The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments. - Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.

savunma
in defense

They fought in defense of their country. - Ülkelerinin savunmasında savaştılar.

ilkel savunmalar
(Pisikoloji, Ruhbilim) ur defenses
savunma
vindication
savunma
speech
savunma
defence [Brit.]
savunma
self defense

She allegedly killed him in self defense. - İddialara göre o onu kendini savunmak için öldürdü.

savunma
rampart
savunma
hearing
savunma
defensive

Tom was very defensive. - Tom çok savunmacıydı.

Why is Tom being so defensive? - Tom neden bu kadar savunmacı oluyor?

savunma
self defence [Brit.]
savunma
pleadings
savunma
(Hukuk) protection, shielding
savunma
defence, defense; plea
savunma
defense, defending
savunma
self defence
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) müdâfaât
Savunma
defans
Savunma
müdafaaname
Savunma
savunu
savunma
Bir kişi veya düşünceyi doğru, haklı göstermeyi amaçlayan yazı veya konuşma, savunu, müdafaaname
savunma
Saldırıya karşı koyma, müdafaa
savunma
Kendi kalesini korumak için oyun süresince bir takımın gösterdiği çaba, defans
savunma
Futbolda kendi kalesini korumak için oyun süresince bir takımın gösterdiği çaba, defans
savunma
Saldırıya karşı koyma, müdafaa: "Mustafa Kemal'in orada seçtiği savunma hattı, Millî Misak'taki Türkiye sınırı idi."- F. R. Atay
savunma
(Osmanlı Dönemi) müdâfaa
savunmalar