Dan was in the special forces and they teach them psychological warfare there.
- Dan özel kuvvetlerdeydi ve onlar orada onlara psikolojik savaş öğretiyorlar.
Dan knows very well how to deal with psychological warfare.
- Dan psikolojik savaşla başa çıkmayı çok iyi bilir.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
- Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
- O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
Battle's never proven peace.
- Savaş asla barışı kanıtlamamıştır.
Sometimes the Allies could not avoid battle.
- Müttefikler bazen savaştan kaçınamadı.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
He was sent into combat.
- O, savaşa gönderildi.
The Union soldiers fought fiercely.
- Birlik askerleri şiddetle savaştı.
Tom fought with all his might.
- Tom bütün gücüyle savaştı.
Eisenhower had campaigned to end the war.
- Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
This game has you battle against hordes of evil stoats.
- Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.
Tom began to experience remorse for his actions during the war.
- Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.
The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
- Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
That fight seemed like a life-or-death struggle.
- Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
There's no sign of a struggle.
- Bir savaş işareti yok.
Without supplies, his army could not fight very long.
- Malzemeler olmadan, onun ordusu çok uzun savaşamadı.
The American Navy was ready to fight.
- Amerikan Donanması savaşmaya hazırdı.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
The Winter War was a military conflict between Finland and the Soviet Union.
- Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.
They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.
- Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim.
The fighting lasted one week.
- Savaş bir hafta sürdü.
The wartime Congress had no money.
- Savaş Kongresi'nin hiç parası yoktu.
After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man.
- Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.