Sami, Leyla'yı tatmin etmek için her şeyi yaptı.
- Sami did everything to satisfy Layla.
Tom'u tatmin etmek zor.
- Tom is hard to satisfy.
Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek bir şey diyecektir.
- Some doctors will say anything to satisfy their patients.
Onu memnun etmek imkansızdır.
- He's impossible to satisfy.
Seni karşılamak için seçildim.
- I was chosen to satisfy you.
Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
- This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
Çözümün zaman alacağı konusundaki açıklaması kimseyi tatmin etmedi.
- His explanation that a solution would take time didn't satisfy anyone.
Doyurucu bir yemekti.
- It was a satisfying meal.
The complex numbers satisfy \exists x:x^2+1=0.