sanatsız

listen to the pronunciation of sanatsız
Türkçe - İngilizce
artless
Free of artificiality; natural

This pendant has artless charm.

{a} without art or design, simple, honest
ingenuous
(of persons) lacking art or knowledge showing lack of art; "an artless translation
simple and natural; without cunning or deceit; "an artless manner"; "artless elegance"
Someone who is artless is simple and honest, and does not think of deceiving other people. She was curiously artless. Hemingway's artless air and charming smile
Having or displaying no guile, cunning, or deceit
Contrived without skill or art; inartistic
(of persons) lacking art or knowledge
Wanting art, knowledge, or skill; ignorant; unskillful
Lacking art, knowledge, or skill; uncultured and ignorant
Free from guile, art, craft, or stratagem; characterized by simplicity and sincerity; sincere; guileless; ingenuous; honest; as, an artless mind; an artless tale
{s} natural, unaffected; simple; naive; crude
characterized by an inability to mask your feelings; not devious; "an ingenuous admission of responsibility"
simple and natural; without cunning or deceit; "an artless manner"; "artless elegance" (of persons) lacking art or knowledge showing lack of art; "an artless translation
Poorly made or done; crude
showing lack of art; "an artless translation"
sanat
art

Great artists have no country. - Büyük sanatçıların vatanı yoktur.

Art is loved by everybody. - Sanat herkes tarafından sevilir.

sanat
art; craft, trade; skill, ability
sanat
workmanship
sanat
ability
sanat
skill

He who has skill and art, becomes famed in the world. - Yeteneği ve sanatı olan bu dünyada ünlü olur.

Homer has taught all other poets the art of telling lies skillfully. - Homer diğer bütün şairlere ustaca yalan söyleme sanatını öğretti.

sanat
(Ticaret) business

A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen. - Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.

sanat
trade
sanat
of art
sanat
artifice
sanat
craft, trade, or skill
sanat
craft

The skilled craftsman restored the shattered vase piece by piece. - Yetenekli sanatkâr parçalanmış vazoyu parça parça restore etti.

Craft must have clothes, but truth loves to go naked. - El sanatının giysisi olmalı, ama gerçek çıplak gitmeyi seviyor.

sanat
artistry, artistic quality
sanat
craftsmanship, artisanry, craft, skill
sanat
profession
sanat
ics
sanat
address
sanat
occupation
Türkçe - Türkçe

sanatsız teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Sanat
(Osmanlı Dönemi) NI'ME
sanat
Bir şey yapmadan gösterilen ustalık
sanat
Zanaat
sanat
Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık
sanat
Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım: "Caz ve caz havaları ne yazık ki bizim çok verimli o millî halk sanatımızı da baltaladı."- R. H. Karay
sanat
Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü
sanat
Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık: "Bir oyunun on beş gün sürmesi bir sanat hadisesi olduğunu gösterirdi."- T. Buğra
sanat
Yaratıcı insan etkinliği
sanat
Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım
sanatsız