She is studying fine art at school.
- Okulda güzel sanatlar okuyor.
It requires a good taste to study art.
- Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
I have absolutely no artistic skills.
- Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
The skilled craftsman restored the shattered vase piece by piece.
- Yetenekli sanatkâr parçalanmış vazoyu parça parça restore etti.
A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
- Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
You're quite a craftsman.
- Sen oldukça sanatkarsın.
Craft must have clothes, but truth loves to go naked.
- El sanatının giysisi olmalı, ama gerçek çıplak gitmeyi seviyor.