Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
Ben hâlâ eskisi gibi aynı kişiyim.
- I'm still the same person I used to be.
Tom eskisi gibi aynı adam değil.
- Tom isn't the same man he used to be.
Yaptığıma benzer bir yanlışı yapmanı istemiyorum.
- I don't want you to make the same mistake I made.
Bu iki şey benzer değil, onlar aynı!
- Those two aren't similar. They're the same.
Herkes aynı şeyi düşünüyor.
- Everyone thinks the same thing.
Aynı şeyi tekrar tekrar söylüyorum.
- I say the same thing over and over.
Tom tam olarak Mary gibi aynı şekilde hissediyor.
- Tom feels exactly the same way as Mary does.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
Hep aynı dizeleri çalarsan monotonluk gelişir.
- Monotony develops when you harp on the same string.
Her zaman olduğun gibi aynısın.
- You are just the same as you always were.
Kardeşinin sözlüğünün aynısından bende de var.
- I have the same dictionary as your brother has.
Blue-Collar Man: The same.
You have the same hair I do!.
We were all going in the same direction.
The same can be said of him.
You two are just the same.
Peter and Anna went to the same high school: the high school to which Peter went is the high school to which Anna went.
Methods of selectively distributing data in a computer network and systems using the same (US Patent 7,191,208).