Sami couldn't run away from his assailants.
- Sami saldırganlarından kaçamadı.
Dan killed his wife and made it appear as the work of an unknown assailant.
- Dan karısını öldürdü ve bunu bilinmeyen bir saldırganın işi olarak gösterdi.
Tom sometimes is very aggressive and likes to start arguments.
- Tom bazen çok saldırgandır ve tartışmaları başlatmayı sever.
Tom is extremely aggressive.
- Tom son derece saldırgan.
Your attitude towards women is offensive.
- Kadınlara karşı tavrın saldırgan.
We should avoid writing sentences that are disrespectful, offensive or hateful.
- Saygısız, saldırgan ve nefret dolu cümleler yazmaktan kaçınmamız gerekir.
I don't want to seem pushy.
- Saldırgan görünmek istemiyorum.
I can't believe you think I'm pushy.
- Benim saldırgan olduğumu düşündüğüne inanamıyorum.
Tom was clearly the aggressor.
- Tom açıkça saldırgandı.
They resisted the invaders.
- Saldırganlara direndiler.
From the position of the wounds on the body, the police could tell that the attacker was left-handed.
- Yaraların vücuttaki konumundan, polis saldırganın solak olduğunu tespit etti.
We don't know who the attacker was.
- Saldırganın kim olduğunu bilmiyoruz.
Watch out! This monkey is vicious.
- Dikkat et! Bu maymun saldırgan.
Tom çok agresif, değil mi?
- Tom çok saldırgan, öyle değil mi?