I guess I have some tranquilizers in my bag.
- Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
Did you give her the tranquilizer?
- Ona sakinleştirici verdin mi?
Layla did her best to calm Sami down.
- Leyla, Sami'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
Tom did what he could to calm Mary down.
- Tom Mary'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
I would like to live in the quiet country.
- Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
The residents of this town are deeply religious and patriotic people.
- Bu kasabanın sakinleri çok dindar ve vatansever insanlar.
For the residents of Edo, the first bonito of the year was something that had to be bought, even if it meant borrowing money.
- Edo sakinleri için yılın ilk palamudu borç para almak anlamına gelse bile alınması gereken bir şeydi.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
Tom tried to act cool.
- Tom sakin davranmaya çalıştı.
I was as cool as a cucumber.
- Ben son derece sakindim.
The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
- Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
Even a worm will turn.
- En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
- Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
Calm down, Tom. Take it easy.
- Sakin ol, Tom. Sinirlenme.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sakin ve huzurlu.
At night, this street is very peaceful.
- Geceleyin bu sokak çok sakindir.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom stood perfectly still.
- Tom kusursuzca sakin durdu.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.