sahibi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- worth
- (Bilgisayar) owner
The owner of Playfish is Electronic Arts.
- Playfish'in sahibi, Electronic Arts'tır.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
- owner of
- off
The landlord used to be quite well off.
- Ev sahibi oldukça varlıklıydı.
Our host offered us a drink.
- Ev sahibimiz bize bir içki önerdi.
- sahip
- possessor
- sahip
- owner
Some dog owners wonder if it's OK to feed their dogs fish.
- Bazı köpek sahipleri köpeklerini balıkla beslemenin uygun olup olmadığını merak ediyorlar.
The owners appointed him manager.
- Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.
- ev sahibi
- host
After a hearty dinner, Willie thanked the host.
- Doyurucu bir akşam yemeğinden sonra, Willie ev sahibine teşekkür etti.
He thanked the host for the very enjoyable party.
- O, çok eğlenceli parti için ev sahibine teşekkür etti.
- ev sahibi
- landlord
Why did my sixty-year-old landlord buy a trampoline?
- Altmış yaşındaki ev sahibim niye bir trambolin aldı?
They say the landlord used to be well off.
- Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.
- imza sahibi
- signatory
Is Mexico a signatory to the Geneva Convention?
- Meksika, Cenevre Sözleşmesi'nde imza sahibi mi?
- sahibi bilinmeyen define
- treasure trove
- sahibi bulandır
- finders keepers
- sahibi olma
- possession
- sahibi olmak
- have possession of
- sahibi tarafından kullanılan
- drive yourself
- sahibi tartışmalı bölge
- no man's land
- sahibi çıkmamış
- unclaimed
- mağaza sahibi
- shopkeeper
I believe that the code for Lebanon is 961, the shopkeeper said.
- Mağaza sahibi Lübnan için kodun 961 olduğuna inanıyorum dedi.
But don't you think that it's a little big? asked the shopkeeper.
- Mağaza sahibi Fakat onun biraz büyük olduğunu düşünmüyor musun? diye sordu.
- sorumluluk sahibi
- responsible
I'm a reliable and responsible person at work.
- Ben işte güvenilir ve sorumluluk sahibi bir insanım.
- sahibi olmak
- have got
- hak sahibi
- beneficiary
- arazi sahibi
- landowner
- doktora sahibi
- doctor
- ev sahibi
- 1. host. 2. landlord
- mal sahibi
- proprietor
- mülk sahibi
- proprietor
- nüfuz sahibi
- influential
- ruhsat sahibi
- licensee
- beklenti sahibi olmak
- anticipate
- araba sahibi
- car owner
- arazi sahibi
- the landed interest
- arazi sahibi
- (Kanun) heritor
- arazi sahibi
- landed
- arazi sahibi
- (Teknik,Ticaret) land owner
- arazi sahibi
- proprietor
- beyan sahibi
- (Ticaret) declarant
- bilet sahibi
- ticket-holder
- bina sahibi
- (İnşaat) building owner
- deneyim sahibi olmak
- gain experience
- dert sahibi
- ailing
- dert sahibi
- troubled
- epey bilgi sahibi olan
- well-informed
- eser sahibi
- author
- ev sahibi devlet
- host state
- ev sahibi ekip
- (Spor) home team
- ev sahibi ülke
- (Politika, Siyaset) invited country
- gemi sahibi
- ship-owner
- gemi sahibi
- (Ticaret) ship owner
- gemi sahibi
- (Ticaret) carrier
- hikmet sahibi
- wise
- hisse sahibi
- (Ticaret) stockholder
- hisse sahibi
- shareholder
- iddia sahibi
- claimant
- kariyer sahibi olmak
- have a career
- kart sahibi
- (Bilgisayar) cardholder name
- kart sahibi adı
- (Bilgisayar) cardholder name
- lisans sahibi
- (Bilgisayar) licensed to
- madalya sahibi
- medalist
- madalya sahibi
- medallist
- marka sahibi
- (Politika, Siyaset) proprietor
- mevki sahibi
- dignitary
- misyon sahibi kimse
- missionary
- otel sahibi
- (Turizm) hotelier
- otel sahibi
- hotelkeeper
- patent sahibi
- (Kanun) licensee
- patent sahibi
- patent holder
- prensip sahibi
- moral
- prensip sahibi olmayan
- unscrupulous
- proje sahibi
- (İnşaat) project owner
- proje sahibi
- (Eğitim) promoters
- proje sahibi
- (Eğitim) promoter
- ruhsat sahibi
- licence holder
- ruhsat sahibi
- licencee licensee
- sahip
- (Bilgisayar) author
- sahip
- (Kanun) beneficiary
- sahip
- gerent
- sahip
- keeper
- sahip
- patron
- sahip
- protector
- sahip
- possess
- sermaye sahibi
- capitalist
- sermaye sahibi
- capital owner
- sermaye sahibi
- financier
- sermaye sahibi
- investor
- tapu sahibi
- freeholder
- tecrübe sahibi
- experienced
- zeka sahibi
- intelligence
- zevk sahibi
- discriminating
- zevk sahibi kimse
- epicure
- sahip
- master
He has a master's degree in mathematics.
- O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
- ev sahibi
- home owner
- - {'hausbızitsır} r ev sahibi
- - (') R hausbızitsır host
- başvuru sahibi
- (Ticaret) applicant
The applicant impressed the examiner favorably.
- Başvuru sahibi müfettişi olumlu olarak etkilemişti.
The applicant didn't know how to answer the question.
- Başvuru sahibi, sorunun nasıl cevaplanacağını bilmiyordu.
- beyan sahibi
- (Ticaret) declarant
- bilgi sahibi olmak
- To be informed of
- düğün sahibi, toycu
- have your wedding, toycu
- ev sahibi
- landlady
- fazilet sahibi
- has merit
- fikir sahibi olmak
- Have an idea
I have an idea aboult economic crisis.
- hak sahibi olmak
- To be eligible
- iffet sahibi, namuslu, temiz
- owner of chastity, chaste, clean
- izin hak sahibi
- (Ticaret) holder of the authorization
- liyakat sahibi
- have merit
- rejim hak sahibi
- (Ticaret) holder of the procedures
- sahip
- have of
- sahip
- of have
- söz sahibi olmak
- Have a right to say
- takt sahibi
- tactful
- ticaret gemisi sahibi
- merchant ship owner
- vizyon sahibi
- visionary
- çocuk sahibi olmak
- to have children
- özel araba sahibi
- private car owner
- adres sahibi
- addressee
- arazi sahibi
- Franklin
- arazi sahibi
- landed interest
- arazi sahibi
- landlord
- arazi sahibi
- landed proprietor
- başka bir ülkede oturan mal sahibi
- absentee
- cari hesap sahibi
- (Ticaret) holder of account
- dilekçe sahibi
- suppliant
- dükkân sahibi owner of
- a shop
- ev bark sahibi
- paterfamilias
- ev sahibi
- a) host b) landlord
- ev sahibi görevi yapmak
- (Konuşma Dili) do the honours
- ev sahibi olmak
- become a homeowner
- ev sahibi olmak
- homeown
- ev sahibi ülke
- (Askeri) host nation
- ev sahibi ülke desteği
- (Askeri) host nation support
- ev sahibi ülke desteği anlaşması
- (Askeri) host-nation support agreement
- ev sahibi ülke desteği koordinasyon hücresi
- (Askeri) host-nation support coordination cell
- feragat sahibi
- generous, undemanding
- gazete sahibi kadın
- newspaperwoman
- gelir sahibi
- income earner
- gemi sahibi
- shipowner
- gerçek iman sahibi kimse
- a true believer
- hak sahibi
- encumbrancer
- hak sahibi
- holder of a right
- han hamam sahibi
- a man of means
- han hamam sahibi olmak
- to be in clover
- hane sahibi
- householder
- harp zamanı ev sahibi ülke din desteği
- (Askeri) wartime host-nation religious support
- hisse senedi sahibi
- (Ticaret) stock owner
- hisse senedi sahibi
- stockholder
- ikramiye sahibi
- prize winner
- iktidar sahibi
- 1. (someone) who possesses the power or capacity to do something. 2. someone who possesses the power or capacity to do something
- iman sahibi
- 1. (someone) whose religious faith is strong. 2. true believer, person whose religious faith is strong
- iman sahibi
- believer
- imtiyaz sahibi
- 1. holder of a privilege. 2. concessionaire, concessionary, concessioner, franchiser. 3. publisher (of a newspaper or magazine)
- imza sahibi
- the undersigned
- imza sahibi
- 1. signer; (a) signatory. 2. byliner, journalist whose articles appear under a by-line
- imza sahibi ülke
- (Ticaret) signatory country
- irade sahibi
- 1. strong-willed person, strong-minded person. 2. strong-willed, strong-minded
- irat sahibi
- 1. owner of a real property that yields income. 2. rentier
- iskele sahibi
- wharfinger
- istek sahibi
- (Bilgisayar) req by
- itidal sahibi
- even-tempered
- itidal sahibi
- calm, self-possessed, composed
- işte tecrübe sahibi
- well versed in business
- kalem sahibi
- (someone) who writes well
- kanaat sahibi
- 1. person who is content with what he has. 2. person who is content with little. 3. person who accepts what fate metes out to him
- kart sahibi
- card carrying
- küçük çiftlik sahibi
- small holder
- kısıtlı hakkı sahibi
- (Kanun) limited owner
- lisans sahibi
- license holder
- madalya sahibi
- medallist, medalist
- mal sahibi
- owner, proprietor
- malikâne sahibi
- lord of the manor
- mağaza sahibi
- warehouseman
- meslek sahibi
- having a profession
- meslek sahibi
- careerist
- meslek sahibi işçi
- semi-skilled worker
- mülk sahibi
- tenant
- mülk sahibi
- landlord
- mülk sahibi
- freeholder
- mülk sahibi owner of
- a piece of real estate, property owner, man or woman of property
- müşterek konuşlanma süreci sahibi
- (Askeri) joint deployment process owner
- nesne sahibi
- (Bilgisayar) object owner
- nüfuz sahibi influential
- (person)
- obligasyon sahibi
- bondholder
- patent sahibi
- patentee
- pay sahibi
- shareholder
- pay sahibi
- participant
- poliçe sahibi
- policyholder
- prensip sahibi
- (someone) who is a person of principle
- prensip sahibi bir adam
- he's a man of principle
- prensip sahibi kimse
- a man of principles
- sahibi olmak
- keep
- sahip
- owner, possessor; proprietor; proprietress; master; mistress
- sahip
- someone who has produced or created (something): Bu eserin sahibi kim? Who's the author of this (literary) work?
- sahip
- (someone) who pos sesses (a certain quality): zevk sahibi bir hanım a lady who has good taste
- sahip
- protector, patron; guardian
- sahip
- holder
Most of the women credit card holders are judicious in using their cards.
- Kadın kredi kartı sahiplerinin çoğu, kartlarını akıllıca kullanır.
- sahip
- proprietor
- sahip
- owner, possessor, holder, master; patron, protector
- sahip
- lord
- sahip
- endowed with
- sahip
- freeholder
- sahip
- proprietress
- serbest meslek sahibi
- self employed
Tom is self employed.
- Tom serbest meslek sahibi.
Tom isn't self employed.
- Tom serbest meslek sahibi değil.
- sonuç yönetimi ev sahibi timi
- (Askeri) consequence management home team
- söz sahibi
- arbiter
- tahsis sahibi
- (Ticaret) allottee
- tahvil sahibi
- bondholder
- takt sahibi
- tactful, considerate
- talep sahibi
- demandant
- talep sahibi
- claimant
- tasarruf sahibi
- (Ticaret) account owner
- toprak sahibi
- landed proprietor
- toprak sahibi
- landholder
- toprak sahibi
- landowner
Tom is a wealthy landowner.
- Tom, zengin bir toprak sahibidir.
- torun torba/ tosun sahibi olmak
- to have children and grandchildren
- tımar sahibi
- feoffee
- tımar sahibi
- feoff
- tımar sahibi
- copyholder
- vizyon sahibi olmak
- have a vision
- yat sahibi
- yachtsman
- yemek ve içkide zevk sahibi kimse
- epicurean
- zengin arazi sahibi
- man of broad acres
- zevk sahibi
- epicurean
- çiftlik sahibi
- ranchman
- çiftlik sahibi
- rancher