You're incredibly naive.
- İnanılmaz şekilde safsın.
It's naive of you to believe that.
- Ona inanmak sizin saflığınızdandır.
Please make sure the drinking water is pure.
- Lütfen içme suyunun saf olduğundan emin ol.
Mary's wedding ring is made of pure gold.
- Mary'nin alyansı saf altından yapılmıştır.
Tom smiled innocently.
- Tom saf saf gülümsedi.
Despite appearances, you're a pervert. I'm not a pervert. I'm a pure and innocent young girl. Yeah, yeah, give me a break.
- Görünüşe rağmen, sen bir sapıksın. Ben bir sapık değilim. Ben saf ve masum bir genç kızım. Evet, evet, yok daha neler.
Mary is an ingenuous student.
- Mary saf bir öğrencidir.
Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears.
- Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.
Electronic components can be cleaned by using pure isopropyl alcohol.
- Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilirler.
Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol.
- Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.
Tom is quite gullible, isn't he?
- Tom oldukça saf, değil mi?
Tom isn't so gullible.
- Tom o kadar saf dilli değildir.
The bird's feathers were all of pure gold.
- Kuşun tüyleri tamamen saf altındı.
Sami naively answered all of Layla's questions.
- Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı.
I didn't realize that Tom was so gullible.
- Tom'un çok saf olduğunu fark etmedim.
You're not really that naive, are you?
- Gerçekten bu kadar saf değilsin, değil mi?
The Indian flag is called the tricolour because it has stripes of three colours – saffron, white and green.
- Hint bayrağına üç renkli bayrak denir, çünkü safran, beyaz ve yeşil, üç renkli çizgileri var.
This sweater is made of pure wool.
- Bu kazak saf yünden yapılmış.
Sami naively answered all of Layla's questions.
- Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı.
Tom smiled innocently.
- Tom saf saf gülümsedi.