Zaman en güçlü kederi yumuşatır.
- Time tames the strongest grief.
Bu sana keder getirecektir.
- This will bring you to grief.
Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.
- War doesn't bring on peace; on the contrary, it brings pains and grief on both sides.
Herkes acıyla farklı şekilde baş eder.
- Everybody deals with grief differently.
Onun konuşması onu üzüntüsünden uzaklaştırdı.
- His talk distracted her from grief.
Kız üzüntüye yenik düştü.
- The girl was overcome with grief.
O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu.
- She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.