sadeleştirmek

listen to the pronunciation of sadeleştirmek
Türkçe - İngilizce
{f} simplify
cancel
chasten
to cause (something) to become simple, plain, or unaffected
reduce
to simplify or purify (a language)
to simplify
(Matematik) abbreviate
{f} purify
sade
simple

She wore a simple dress. - O sade bir elbise giymişti.

It's just that simple. - Bu sadece bu kadar basit.

sade
plain

They were plainly dressed. - Onlar sade giyinmişlerdi.

Explain it in plain words. - Onu sade bir dille açıklayın.

sade
only

Walking from the station to the house takes only five minutes. - İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.

Only a few people understood me. - Sadece birkaç kişi beni anladı.

sade
pure

This happened purely by accident. - Bu sadece kazara oldu.

Everything he told us was pure fabrication. - Onun bize anlattığı her şey sadece uydurmaydı.

sade
sober
sade
bald
sade
{s} stark
sade
just

Tickets are valid for just two days, including the day they are purchased on. - Biletler, alındığı gün de dahil olmak üzere sadece iki gün geçerlidir.

Jazz isn't dead, it just smells funny. - Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.

sadeleştirme
(Matematik) abbreviation
sade
severly
sade
single-minded
sade
low-key
sade
severest
sade
neat

If you make a mistake, just cross it out neatly. - Eğer bir hata yaparsanız, sadece düzgün bir şekilde çiziniz.

sade
naked
sade
unornamented
sade
(Konuşma Dili) in black and white
sade
modest

Tom is just being modest. - Tom sadece mütevazi oluyor.

Maybe Tom is just being modest. - Belki de Tom sadece mütevazi davranıyor.

sade
austerity
sade
severer
sade
cool

Calvin Coolidge was quiet and plain-looking. - Calvin Coolidge sessiz ve sade görünümlüydü.

Sarah's young friends were starting to be scared. Only she kept her cool and reassured her friends. - Sarah'nın genç arkadaşları korkmaya başladı. Sadece o soğukkanlılığını korudu ve arkadaşlarını rahatlattı.

sade
naive

I'm not naive, I'm just an optimist. - Ben saf değilim, sadece iyimserim.

sade
(Argo) bog standard
sade
literal
sade
absolute

It is exactly the same thing, just absolutely different. - Bu tam olarak aynı şey, sadece tamamen farklı.

No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism. - Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.

sade
clear-cut
sade
singleminded
sade
without sugar
sade
restrained
sadeleştirme
(Bilgisayar) do not reduce
sade
{s} bare

Tom only does the bare minimum. - Tom sadece en azını yapar.

I caught a big fish yesterday with my bare hands. - Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.

sade
artless
sade
severe

I just got over a severe illness. - Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.

sade
quiet

My wife and I would just like to go home quietly. - Karım ve ben sadece sessizce eve gitmek istiyoruz.

If you want me to be quiet, just ask. - Sessiz olmamı istiyorsan, sadece iste.

sade
black

Only the blackest of hearts could leave that poor kitty out on the street in the cold. - Sadece katı kalpli biri şu zavallı yavru kediyi bu soğukta sokağa terkedebilir.

Tom only wears black clothes. - Tom sadece siyah elbiseler giyer.

sade
lowly
sade
conservative

No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism. - Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.

sade
unvarnished
sade
mere

How to merely get tea? - Sadece çay nasıl alınır?

The mere thought of a snake makes me shiver. - Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

sade
frugal
sade
unmixed
sade
merely

She was merely stating a fact. - O sadece bir gerçeği ifade ediyordu.

How to merely get tea? - Sadece çay nasıl alınır?

sade
unsophisticated
sade
homely
sade
simple, plain, unadorned; unaffected, unpretentious
sade
simplificative
sade
russet
sade
rustic
sade
austere
sade
chaste
sade
(coffee) that's drunk black and unsweetened
sade
unadorned
sade
frugally
sade
plain; simple; pure; austere, modest; unmixed, neat; unadorned, unornamented; (kahve) black, without sugar
sade
homespun
sade
only, solely, merely, just
sade
attic
sade
arcadia
sade
undecked
sadeleştirme
simplification
sadeleştirme
making (something) simple, plain, or unaffected
sadeleştirme
simplification or purification (of a language)
İngilizce - İngilizce

sadeleştirmek teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Sade
{i} family name (Hebrew); Helen Folasade Adu (born 1959), famous English singer born in Nigeria
Sade
French writer of novels, plays, and short stories characterized by a preoccupation with sexual violence
sade
French soldier and writer whose descriptions of sexual perversion gave rise to the term `sadism' (1740-1814)
sade
alternative spelling of sadhe
Türkçe - Türkçe
Yalın bir duruma getirmek, yalınlaştırmak
SADE
(Osmanlı Dönemi) Sadakat, sıdk gibi mânâlara da gelir
SADE
(Osmanlı Dönemi) (Sayd. dan) Mâzi fiilidir. "Avlandı" mânâsındadır. ( dan) "Bağır, ilân et" mânâsına emirdir. Meydan okumak, âciz bırakmak mealinde ve i'caz yoluna işaret eder "sâd" diye okunur
Sade
minimal
Sade
şekersiz
sade
Süsü, gösterişi olmayan; yalın, gösterişsiz
sade
Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup): "Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir."- Y. K. Beyatlı
sade
Yalın, süssüz, anlaşılır olan
sade
Yalnızca, yalnız, ancak, sadece
sade
Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz: "İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki, imrenmemek mümkün değil."- M. Ş. Esendal. Şekersiz (kahve). (sa: 'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece: "Hem düşünmeli ki insan kısmı sade para ile doymaz."- R. N. Güntekin
sadeleştirme
Sadeleştirmek işi
sadeleştirmek