It's just that simple.
- Bu sadece bu kadar basit.
She wore a simple dress.
- O sade bir elbise giymişti.
They were plainly dressed.
- Onlar sade giyinmişlerdi.
Tom ate plain and simple food.
- Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.
- Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan.
This happened purely by accident.
- Bu sadece kazara oldu.
All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
- Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
Tickets are valid for just two days, including the day they are purchased on.
- Biletler, alındığı gün de dahil olmak üzere sadece iki gün geçerlidir.
Jazz isn't dead, it just smells funny.
- Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.
If you make a mistake, just cross it out neatly.
- Eğer bir hata yaparsanız, sadece düzgün bir şekilde çiziniz.
Tom is just being modest.
- Tom sadece mütevazi oluyor.
Maybe Tom is just being modest.
- Belki de Tom sadece mütevazi davranıyor.
We just don't think it's cool.
- Biz sadece serin olduğunu düşünmüyoruz.
Norwegian reggae is very cool. Simply excellent.
- Norveç Reggae'si çok harika. Sadece mükemmel.
I'm not naive, I'm just an optimist.
- Ben saf değilim, sadece iyimserim.
No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
- Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
It was just absolutely unbelievable.
- O sadece kesinlikle inanılmazdı.
I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.
Tom only does the bare minimum.
- Tom sadece en azını yapar.
I just got over a severe illness.
- Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
My wife and I would just like to go home quietly.
- Karım ve ben sadece sessizce eve gitmek istiyoruz.
If you want me to be quiet, just ask.
- Sessiz olmamı istiyorsan, sadece iste.
Tom only wears black clothes.
- Tom sadece siyah elbiseler giyer.
How would you like your coffee, black or with cream?
- Kahvenizi nasıl istersiniz, sade mi yoksa kremalı mı?
No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
- Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
It was a mere chance that I found it.
- Onu bulmam sadece bir şanstı.
The mere thought of a snake makes me shiver.
- Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
Don't look down on him merely because he is poor.
- Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.
How to merely get tea?
- Sadece çay nasıl alınır?