He gives plain, simple explanations.
- Sade, basit açıklamalar yapar.
Tom ate plain and simple food.
- Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
Explain it in plain words.
- Onu sade bir dille açıklayın.
They were plainly dressed.
- Onlar sade giyinmişlerdi.
The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.
- Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan.
Walking from the station to the house takes only five minutes.
- İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
Everything he told us was pure fabrication.
- Onun bize anlattığı her şey sadece uydurmaydı.
All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
- Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
Tickets are valid for just two days, including the day they are purchased on.
- Biletler, alındığı gün de dahil olmak üzere sadece iki gün geçerlidir.
I'm just going to rest during the summer vacation.
- Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim.
If you make a mistake, just cross it out neatly.
- Eğer bir hata yaparsanız, sadece düzgün bir şekilde çiziniz.
Maybe Tom is just being modest.
- Belki de Tom sadece mütevazi davranıyor.
Tom is just being modest.
- Tom sadece mütevazi oluyor.
Norwegian reggae is very cool. Simply excellent.
- Norveç Reggae'si çok harika. Sadece mükemmel.
Calvin Coolidge was quiet and plain-looking.
- Calvin Coolidge sessiz ve sade görünümlüydü.
I'm not naive, I'm just an optimist.
- Ben saf değilim, sadece iyimserim.
It was just absolutely unbelievable.
- O sadece kesinlikle inanılmazdı.
No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
- Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
Tom only does the bare minimum.
- Tom sadece en azını yapar.
I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.
I just got over a severe illness.
- Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
Tom just wanted some peace and quiet.
- Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.
If you want me to be quiet, just ask.
- Sessiz olmamı istiyorsan, sadece iste.
How would you like your coffee, black or with cream?
- Kahvenizi nasıl istersiniz, sade mi yoksa kremalı mı?
Tom only wears black clothes.
- Tom sadece siyah elbiseler giyer.
No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
- Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
The mere thought of a snake makes me shiver.
- Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
I'm not a real fish, I'm just a mere plushy.
- Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece tamamen bir peluşum.
How to merely get tea?
- Sadece çay nasıl alınır?
Don't look down on him merely because he is poor.
- Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.