He had dark brown hair.
- Koyu kahverengi saçları vardı.
The girl has golden hair.
- Kızın altın saçı var.
saçımı sarıya boyatacağım.
You need not have a haircut right now.
- Şimdi bir saç tıraşı olmana gerek yok.
It's high time you had a haircut.
- Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
- Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnına aktı.
I saw a bottle of black hair dye in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında bir şişe siyah saç boyası gördüm.
She bought a hairbrush and a toothbrush.
- O bir saç fırçası ve bir diş fırçası aldı.
Tom put the hairbrush back in the drawer.
- Tom saç fırçasını çekmeceye geri koydu.
I changed my hairstyle.
- Saç modelimi değiştirdim.
Tom liked Mary's new hairstyle.
- Tom Mary'nin yeni saç modelini sevdi.
I really need to get a haircut.
- Gerçekten bir saç traşı olmam gerekiyor.
Tom has a receding hairline.
- Tom'un basık saç çizgisi var.
Tom's hairline is receding.
- Tom'un saç çizgisi basıktır.