He was very impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.
- Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum.
I'm eager to visit Boston.
- Boston'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
Tom was eager to see Mary.
- Tom Mary'yi görmek için sabırsızlanıyordu.
They are agog to know what happened.
- Hepsi ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu.