His salary enables him to live in comfort.
- Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
Truth is like the sun! It allows us to see everything, but does not let us observe it.
- Gerçek güneş gibidir! Her şeyi görmemizi sağlar, ancak gözlemlememize izin vermez.
A true democracy allows free speech.
- Gerçek demokrasi ücretsiz konuşma sağlar.
I order you to turn right.
- Sana sağa dönmeni emrediyorum
Did the error occur right from the start or later on? - When?
- Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
Tom escaped the gun battle alive and well.
- Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.
Is the snake alive or dead?
- Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
Young as he is, he has a large family to provide for.
- O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
She provided the traveler with food and clothing.
- O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
I took the right fork of the road.
- Yolun sağ çatalına gittim.
The air by the sea is pure and healthy.
- Deniz havası saf ve sağlıklıdır.
Tom drives a truck for a living.
- Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.
The poor girl made a living by selling flowers.
- Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
Cows supply us with milk.
- İnekler bize süt sağlar.
Supply me with this information as soon as possible.
- En kısa sürede bana bu bilgiyi sağlayın.
Young as he is, he has a large family to provide for.
- O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
He is unable to provide for his family.
- O, ailesinin geçimini sağlayamaz.
She provided for her old age.
- Onun yaşlılığında geçimini sağladı.
She provided the traveler with food and clothing.
- O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
Japanese companies generally provide their employees with uniforms.
- Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.
They were accused of supplying arms to terrorists.
- Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
Tom is left-handed, but he writes with his right hand.
- Tom solaktır, ancak sağ eliyle yazar.
Tom has something in his right hand.
- Tom'un sağ elinde bir şeyi var.
I have a right wing neighbor.
- Sağ görüşlü bir komşum var.
He turned to the right instead of turning to the left.
- O, sola dönme yerine sağa döndü.
Tom used to sit on my right in science class.
- Tom fen sınıfımda sağ tarafımda otururdu.
I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.
- Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
The Red Cross constantly supplies food to the disaster areas.
- Kızıl Haç afet bölgelerine sürekli olarak gıda sağlar.
The cow supplies us with milk.
- İnek bize süt sağlamaktadır.
I afterward sold them to enable me to buy R. Burton's Historical Collections.
- Ben sonradan bana R. Burton 'ın Tarihi Koleksiyonlarını satın almamı sağlaması için onları sattım.
The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
- Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.