sağlanamaz

listen to the pronunciation of sağlanamaz
Türkçe - İngilizce
unobtainable
Not able to be obtained, acquired or reached
{s} cannot be obtained
If something or someone is unobtainable, you cannot get them. Fish was unobtainable in certain sections of Tokyo. available. impossible to get
not capable of being obtained; "a rare work, today almost inaccessible"; "timber is virtually unobtainable in the islands"; "untouchable resources buried deep within the earth"
sağla
provide

I am able to provide food and clothes for my family. - Ben ailem için yiyecek ve giyecekler sağlayabilirim.

Young as he is, he has a large family to provide for. - O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.

sağla
made available to
sağla
enable to be
sağla
{f} enabling
sağla
{f} stand by
sağla
{f} supply

Can you supply me with all I need? - Bütün ihtiyaç duyduklarımı bana sağlayabilir misin?

The Great Lakes supply drinking water. - The Great Lakes içme suyu sağlar.

sağla
provide for

Young as he is, he has a large family to provide for. - O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.

He has a large family to provide for. - Geçimini sağlaması gereken büyük bir ailesi var.

sağla
make available to
sağla
{f} provided

She provided the traveler with food and clothing. - O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.

We provided them with money and clothes. - Biz onlara para ve giysi sağladık.

sağla
employ

The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees. - Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.

Japanese companies generally provide their employees with uniforms. - Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.

sağla
provide with
sağla
enable to
sağla
lay on
sağla
supply with
sağla
{f} supplying

They were accused of supplying arms to terrorists. - Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.

sağla
supplies

The river supplies cities and villages with water. - Nehir şehirlere ve köylere su sağlar.

This school supplies textbooks to its students. - Bu okul kendi öğrencilerine ders kitabı sağlamaktadır.

sağla
procure
sağla
providewith
sağla
enable

This bird's large wings enable it to fly very fast. - Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.

The coffee enabled me to stay awake during the dull concert. - Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.

sağla
providefor
sağla
enableto
sağla
layon
sağlanamaz