He had dark brown hair.
- Koyu kahverengi saçları vardı.
Do you think that brown hair is very beautiful?
- Kahverengi saçın çok güzel olduğunu düşünüyor musun?
Tom's hair is disheveled.
- Tom'un saçı darmadağınık.
It's almost as absurd as building a nuclear reactor inside a castle.
- Bu neredeyse bir kale içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma.
The farmer scattered the wheat seeds in the field.
- Çiftçi buğday tohumlarını tarlada saçtı.
Where did you scatter them?
- Onları nereye saçtın?
saçımı sarıya boyatacağım.
I want to get a haircut before I go on the trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
He gets a haircut three times a month.
- O, ayda üç kez saç tıraşı olur.
I saw a bottle of black hair dye in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında bir şişe siyah saç boyası gördüm.
When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
- Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnına aktı.
I borrowed Tom's hairbrush.
- Tom'un saç fırçasını ödünç aldım.
Tom put the hairbrush back in the drawer.
- Tom saç fırçasını çekmeceye geri koydu.
Tom said he liked Mary's new hairstyle.
- Tom, Mary'nin yeni saç modelini sevdiğini söyledi.
Her new hairstyle covers her ears.
- Onun yeni saç modeli kulaklarını örtüyor.
I really need to get a haircut.
- Gerçekten bir saç traşı olmam gerekiyor.
Tom has a receding hairline.
- Tom'un basık saç çizgisi var.
Tom's hairline is receding.
- Tom'un saç çizgisi basıktır.
My hair is longer than Jane's is.
- Saçlarım Jane'inkinden daha uzun.
He had dark brown hair.
- Koyu kahverengi saçları vardı.
Alopecia is also known as hair loss.
- Alopesi saç dökülmesi olarak da bilinir.
I use a blow dryer to dry my hair.
- Saçımı kurutmak için saç kurutma makinesi kullanırım.