As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
- Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
When a tire loses its tread, it's time to buy a new one.
- Bir lastik sırtını kaybederse, yeni bir tane alma zamanıdır.
Before getting on a horse, you usually put a saddle on its back.
- Bir ata binmeden önce, genellikle onun sırtına bir eyer koyarsın.